İki Kişilik Diyaloglar

– Malları İspanyola yolladıktan sonra Kurt Halil’i göreceksin

– Aç karnına mı tok karnına mı

– O söyler sana, ama sakın hız sınırını aşma, sollamak için de olsa aşma. Önemli bu

– Ambulans olursa sollarım ama

– Hayır ambulanslar çıkmayacak o yola zaten, hepsi ayarlandı

– Aynadan okunanlar da mı

– Aynadan okunanlar da

– Oh, içim rahatladı, en çok onlardan korkuyordum

– Korkularının üstüne gitmelisin biliyorsun

– Gelme üstüme sen de, herkes öyle söylüyor

– Biliyorsun değer veriyorum sana ben

– Kurt Halil’den de mi fazla

– Kurt Halil’den de fazla

– Dünyanın sonu gelse beni mi kurtarmak istersin peki malları mı

– Dünyanın sonu gelsin, o zaman düşünürüz onu

– Tamam, biraz beklesin ama, hemen gelmesin

– Yok, eli kulağında, gelir birazdan

– Hep özenti bunlar, cep telefonundan konuşsa olmaz sanki

– Tuvalete düşürmüş duymadın mı?

– Ben de düşürdüm ama üzülmedim

– O da üzülmemişti zaten, ben üzülmesini sağladım

– Sen yok musun, sen

– Olacak o kadar, Kurt Halil’i tanıyoruz

– Kurtlar tarafından büyütüldüğü doğru mu çocukken?

– Pek çocuk sayılmaz, 16 yaşında bulmuş kurtlar onu. Çok pis biri olduğu için de en fazla 3 ay dayanabilmişler.

– 3 ay da iyi ama

– Evet ama bir ay tutabilmişler oruç, hepsinde tutamamışlar

– Dini bütün çocuktur Halil, kızmıştır kesin

– Çocuk sayılmaz fazla, 54 yaşında

– Ölmemiş mi daha

– Halil mi

– Yok içindeki çocuk

– Onun içinde kurt var işte, onun için Kurt Halil diyorlar

– Doktor’a gitseymiş keşke

– Tasvip etmiyor doktorları, kendisine içinizde kurt var diyen son doktoru üç yerinden vurmuş

– Hangi üç yeri?

– Bilmiyorum söylemedi, ama yanları olduğu söylentisi var ortamlarda

– Üç yanı mı varmış doktorun

– Matematiği biraz zayıftır Halil’in, dört yerinden vurmuş olabilir

– Ambulans gelmeseydi bari

– Yok hastanede vurduğu için bulmaya gerek kalmamış doktoru

– Eski günlerdeki gibi

– İspanyol eskiden yoktu biliyorsun, Portekizli vardı

– İyi oldu, sevmezdim şerefsizi, çingene gibiydi.

– Mafya bunlar hep, Portekiz mafyası

– Küçük mafya ama

– Her şeyin küçüğü güzel değilmiş işte

– Evet, malları maç günü teslim etmiştim de üç saat alay etmişti elendik diye

– Nasıl anlamadık çifte vatandaş olduğunu karaktersizin. Neyse, İspanyol olduğu anlaşıldı iyi ki

– İspanyol iyidir

– İyidir iyi, sen anladın mı peki?

– Evet, malları Kurt Halil’e yolladıktan sonra İspanyolu göreceğim

– İspanyolu değil Portekizliyi

– Hiç görmek istemiyorum şu adamı

– Hepimiz istemediğimiz şeyleri yapıyoruz zaten. Mesela ben şimdi seni istemeden öpeceğim.

– Olsun, ben seviyorum öpmeni

– Dur bakiyim şöyle o zaman, aç ağzını

– Fransızdan öğrendiğimiz gibi mi olacak?

– Bırak şu adamı ya, ben öğretmiştim salağa onu. Kültürünü, milli değerlerini bilmeyen adamdan ne beklersin? Öldü gitti işte

– Tamam açtım ağzımı

– Mmmm, üff ne yedin ya, yapmıyorum

– Ya, abi , vallahi sadece çin yemeği yedim

– Sanmıyorum

– Peki bir de gizli gizli çoban kavurma yedim

– Bu günlerde bulunmuyor diyordun çoban hiç

– İşte Halil abi bulmuş bir tane, onunla yedik

– Şerefsiz Halil, neyse – git sen, geç kalma artık

– Seviyorsun di mi beni içten içten

– Hayır

– Biliyordum zaten, sağlıcakla kal

– Hayırlı cumalar

– Bugün kabotaj bayramı ama

– Sen benim için hep cuma kalacaksın

– Hayırlı cumalar o zaman sana da, hep böyle kal

– Tamam sen de,

– Kurt Halil’e selam söyleyelim mi

– İspanyoldan mı, söyle. Ama sözlük al yanına, bilmiyor o ispanyolca

– İspanyol di mi, oldu. Hayırlı cumalar tekrar.

Yorum bırakın