Piyon umutsuzca baktı uzaklara Biliyordu vezir olmayacağını ne kadar istese de Ne yaptığını bilmeyen başka bir oyuncu Feda edecekti gereksizce onu Dayanamamıştı sonuna kadar hiç Arkasındaki vezire neden böyle diye sorduğunda Oyun böyle demişti koca beyaz adam Böyleydi oyun, böyleydi dünyanın gidişi Bazen beyaz yeniyordu, bazen siyah Bazen berabere kalıyordu tahtadakiler Ama hep kaybediyordu nedense o Bir ara karşısındaki siyah piyonu düşünmüştü Nasıl bir şey onun gibi olmak Siyah olduğunu, kötü olduğunu bile bile Bu kadar günahla yaşamak Ya kendisi siyah olsaydı diye düşünürken Çıktı oyundan o siyahla birlikte Bu kadar yakınken hiç de kötü görünmüyordu ama Tatlıydı hatta bir parça da Bir yer var mı sadece onunla olabileceğim derken tam Siyah kale, beyaz fil yok etti o turuncu güneşi Oyun sonunda bir kez daha kavradı Güzel şeyler, hayaller ya da gökyüzü yoktu burada Sadece kurallar vardı ve yasaklar Sonra olmayacak bir şey oldu İmkansızlar ve olanaksızlarla dolu Sekize sekiz bu dünyada Söylenmeyecek bir laf etti küçük piyon Oynamak istemiyorum dedi oyuncuya Sonra aldı paltosunu ve çıktı tahtadan Otuz tanesi arkasından şaşkınlıkla baktılar Bir tek o siyah piyon gülümsedi "Umarım vezirine ulaşırsın" diye bağırdı "Gerek yok" dedi bizimki "Güneşi görsem yeter"