Bisikletçi Kumpası – Sevetislav Basara

Bisikletlere olan antipatim nedeniyle okumaya niyetlendiğim bu kitaba başlarken –daha önceki izlenimlerimden dolayı- Sırp yazar Svetislav Basara’nın bu romanını post-modern, absürd, ara sıra kafkaesk özellikler taşıyan bir edebiyat ve tarih parodisi olarak düşünmüştüm. Tam da o dönem – daha ilk bölümdeki Berbat Charles’ın hatıralarını okurken – şöyle bir mail aldım. Göndericisi belli olmayan (ve spam hesabına düştüğü için biraz geç fark ettiğim) bu mail – sürekli birilerinin bizi dinlediği gerçeği dışında- oldukça ilgi çekici bir kitap incelemesiydi:

Evangelist Bisikletçilerin Işığında “Bisikletçi Komplosu”na Dair Bir Tez-Karşıtez-Yanılgı

Hiçbir pedal, boşluğa basmaz. Ve hiçbir dünya, tekerleğin izini taşımadan anlam kazanmaz. İşte Bisikletçi Komplosu tam da bu hakikatin —ya da hakikat yanılgısının— etrafında dönen bir metafizik çemberdir.

I. Başlangıç: Tekerleğin Ezoterizmi

Bisiklet, burada yalnızca bir ulaşım aracı değil; kozmik döngünün bedenlenmiş halidir. Evangelist Bisikletçiler’e göre, insanlığın tarihi zincirden çıkan bir vites sistemidir: ileri gider gibi görünürken aslında olduğu yerde dönüp durur. Svetislav Basara, bu tarikatın iç yazışmaları, günlükleri ve saplantılı haritalamaları aracılığıyla, tarihi bir halüsinasyon gibi yeniden yazar.

Tarihin baş aktörü, Tanrı değil, sürüş pratiğidir. Ve her komplo, aslında bir pedal çevirmedir; amaç, sonuç değil — harekettir. Evangelistler, bu harekete kutsallık atfeder: “Durmak ölümcül, düşmek ise aydınlanmadır.”

II. Komplo mu? Ritüel mi?

Kitap, bir komplo anlatısı gibi görünür ama bu komplo kendi kuyruğunu yiyen bir yılandır. Evangelist bisikletçiler için komplo, tarihin saklı planı değil, kaosun içindeki simetri arayışıdır. Yani, gerçek hiçbir zaman önemli değildir. Önemli olan onun nasıl parodileştirildiğidir.

Basara’nın anlatımı, evraklar ve sahte belgelerle örülmüş bir bürokratik kabus gibi işler. Tarikatın içindeki isimler, yazdıkları raporlarla sanki dünyayı yönettiklerine kendilerini inandırmışlardır ama aslında yalnızca kendi yazdıkları yalanların kutsal metne dönüştüğüne tanıklık ederler.

Bu yönüyle Evangelist bisikletçiler, inançla deliliği, kutsallıkla saçmalığı ayıran çizgiyi çoktan geçmişlerdir. Ama zaten amaç da budur: Gerçeğin değil, anlamın düşmanıdırlar. Çünkü her anlam, düşüşe engel olan bir fren sistemidir.

III. Sonuç: Döngünün Başladığı Yerdeyiz

Basara’nın romanı bir anlatı değil, bir “iç döngü”dür. Evangelistlerin gözünden bakıldığında kitap, Foucault’nun Sarkacı, Pynchon’un V’si ya da Kafka’nın Şatosu ile akraba değil; onlardan türemiş bir tekerlek simülakrumudur. Her şey baştan planlanmıştır, çünkü hiçbir şey planlanmamıştır. Ve bu, evangelist bisikletçilerin nihai zaferidir: Kendilerini kandırarak dünyayı kandırmak.”

Fark edeceğiniz gibi (tabi kitabı okumuşsanız) diğer eleştirilerin aksine kitabı fazla yüceltmeyen bu yazı, kitaptaki tarikat içi belgelerin dilini andırıyordu. Neyse kitabı okumaya devam ettim ama arada internette ve kütüphanelerde Gül Haç Evangelist Bisikletçiler tarikatı ile ilgili araştırmalar yaptım. Kitapta belirtildiği gibi oldukça iyi gizlenmiş bir tarikattı. Ama ben de bisikletin ve simgelediği her şeyin karşısında olan birisi olarak oldukça azimliydim. Sonuçta uzaklardaki bir sahafta, eski BMX bir katalogunun arasında, aşağıdaki açıklamayı buldum.

Evangelist Bisikletçiler Tarikatı’nın var olmadığına dair kamuya açık bilgilendirme metni

Değerli kamuoyu, basın mensupları,makam sahipleri,

Gözleri kitap sayfasında, kulağı dedikoduda olan bütün vatandaşlarımıza sesleniyoruz.

Son zamanlarda ortalıkta dolaşan, adı güya edebiyat olan ama içeriği baştan aşağı tezvirat ve fantastik iftira yığını olan Bisikletçi Komplosu adlı esere dair kamuoyunu bilgilendirme zarureti doğmuştur. Zira bu kitap, hem akıl sağlığını zorlayan iddialarla doludur hem de bazı çevrelerce ciddiye alınacak kadar talihsizce elden ele dolaşmaktadır.

Evvela net olalım:

Evangelist Bisikletçiler diye bir tarikat yoktur. Varlığı söz konusu bile edilemez. Olmadığı da ispat gerektirmez. Ama madem bazıları var diyor, biz de yokluğunu söylemeye mecbur kaldık.

Kitapta güya bisiklet üzerinden dünya tarihine yön verildiği, gizli belgelerle suikastlar organize edildiği, Nietzsche’nin, Kafka’nın, hatta Veliaht Franz Ferdinand’ın bu tarikatla ilişkili olduğu iddia ediliyor. Bunlar külliyen saçmalık ve sanrıdır. Pedalla dünya mı yönetilir? Tekerlekle iktidar mı olunur? Hadi oradan!

    “Çevirdikçe derinleşen bir komplo, döndükçe büyüyen bir iftira” – Bu kitabın mottosu bu olmalıdır, zira içerik buna hizmet etmektedir.

Yazar Basara, belli ki hayal gücünü fazla çalıştırmış, yahut bazı kaynaklara fazla yaklaşmış, bilemiyoruz. Ama şurası açık: Kendisi ya içeriden biridir ya da içeridekiler tarafından fena halde kandırılmıştır. Tarikatımız… yani sözüm ona tarikat… eğer var olsaydı bile, böyle ucuz belgelerle ifşa edilemeyecek kadar disiplinli, sistematik ve köklü olurdu. Bu bile, kitabın kurgu olduğunu gösterir.

    Ayrıca belirtelim: Evet, bazı insanlar geceleri belirli ritüellerle bisiklet sürmektedir. Bu bir tarikat göstergesi değildir. Bu, spordur. Kardiyovasküler sağlığa yöneliktir.Lütfen her pedal çevireni örgüt mensubu zannetmeyiniz.

Kitabın bazı bölümlerinde geçen kodlu belgeler, iç yazışmalar, haritalar, simgeler ve tarihi karakterlerin bağlantıları… tüm bunlar, edebi bir kurgudan ibarettir. Ancak şunu da söylemeliyiz:

Her kurgu, bir gerçeğin gölgesinde doğar. O gölge büyürse, halk paniğe kapılır. Biz ise halkımızı paniğe sürükleyecek her şeyin karşısındayız. Tekerleğin de, söylentinin de.

Sonuç itibariyle:

Bu kitap, komiktir.Ama fazla irdelenirse, tehlikeli hale gelir. Bu yüzden gülüp geçmenizi tavsiye ederiz.

Ama olur da ciddi alırsanız, biz burada yokuz. Ve hiçbir zaman olmadık.

    “Var gibi duran, aslında olmayan bir yapının, olmayan bir üyesi olarak yazılmış bu açıklamayı…

    …gerekli yerlere arz eder, kamuoyuna saygıyla duyururuz.

İmza: Adı açıklanmayan bir vatandaş

Evet, gerçekten de böyle bir tarikat vardı belki de, ya da yoktu, bilmiyorum. Bir an kitabı yarım bırakıp anlattığı her şeyden uzaklaşmayı düşündüm. O dönemde – yaklaşık 3 gün önce, ya da bilmiyorum, artık zaman konusunda o kadar emin değilim- telefonum garip numaralar tarafından arandı- açmadım tabii-, kapıma garip paketer bırakıldı -tamamını tekmeyle uzaklaştırdım- , hatta markete indiğim bir ara üç kişi farklı omuzlarıma çarpıp özür bile dilemeden uzaklaştılar. Bir seferinde bir bisiklet az daha ayağımın üzerinden geçecekti. Anlayacağınız ben bıraksamda kitap beni bırakmıyordu bir türlü. Eh, ben de kitapları -ve özellikle yazı dizilerini – yarıda bırakan bir karakter olarak bilinmediğimden olanca cesaretimle devam etmeye karar verdim “Bisikletçi Komplosu”na.

Kitabı okudukça genleştim, genleştikçe boşaldım, Joseph Kowalski’nin şiirleriyle hidayete ulaştım. Kitap bittiğinde evdeki saatleri teker teker kırdım. Teknoloji Ansiklopedisini yaktım. Sonra da çarşıya inip elden düşme bir Salcano aldım, bir kaç günlük kanlı denemelerden sonra ben de tanrı adına turlamaya başladım.

Ha, bu arada kitapla ilgili oldukça tarafsız olduğunu düşündüğüm – ama ismini vermek istemediğim- bir dostumun bir edebiyat dergisine aşağıdaki incelemeyi aşağıda paylaşıyorum. Tüm bisiklet sevenlerin okuması ümidiyle.

“Bir Komplonun Peşinden Pedal Çevirenler: ‘Bisikletçi Komplosu’na Eleştirel Bir Fren Denemesi”

Yazıya başlamadan evvel, değerli okurlarımıza bir uyarıda bulunmak isterim:
Elinize alacağınız kitap, başlığıyla güldürür, içeriğiyle şaşırtır, bitince de içinize tuhaf bir sessizlik çöker. Bu sessizlik ya gülüp geçmenin serinliği, ya da bir komploya istemeden bulaşmış olmanın soğukluğudur.
Hangisi olduğunu anlamak için tekerleğin göbeğine kadar inmek gerekir.

Bahsi geçen kitap: Bisikletçi Komplosu.
Yazan: Svetislav Basara.
Sayfalar arasında: Suikastlar, tarikatlar, pedallı kehanetler, jant içi manifestolar, Nietzsche’yle yapılan tekerlekli temaslar…

Bu roman, görünürde absürt bir kurgu. Gerçekteyse, absürtlüğün ardına gizlenmiş çok daha absürt bir gerçekliğin izlerini taşıyor.

Basara, kendini bilmez bir hayalperest edasıyla, dünyayı yönettiğini iddia ettiği bir “Evangelist Bisikletçiler Tarikatı”ndan söz ediyor.
Dikkat buyurun: Bu kişiler bisiklete binmiyor yalnızca; tarihsel olayları pedallayarak dizayn ediyor.
Franz Ferdinand suikastı mı?
Balkanlar’ın kaderi mi?
Nietzsche’nin çöküşü, Kafka’nın dönüşü mü?
Hepsinin ardında, jantlar dönüyor, zincirler çekiliyor.

Güler misiniz, zincir mi takarsınız?

Tabii bu noktada sormak gerek:
Yazar bu kadar detayı nereden biliyor?
Franz Ferdinand’a gönderilen o “pedallı mektup” nasıl bu kadar özgün biçimde tarif edilebiliyor?
Tarikata dair anlatılan iç ritüeller, bisiklet duaları, vites sayısıyla bağlantılı ahlaki sınıflamalar… Bunlar tamamen hayal ürünü mü, yoksa başka bir kaynaktan mı devşirilmiş?

Biz, elbette ki böyle bir tarikatın olmadığını, olamayacağını ve hatta düşünmenin bile abesle iştigal olduğunu savunuyoruz.
Ancak kitabı okudukça, olmayan şeyin yokluğuna dair şaşırtıcı bir içgörüyle karşılaşıyorsunuz.
Yani yazar öyle bir “olmayan” şey anlatıyor ki, insan ister istemez “bu kadar ayrıntı ancak yaşayan bir hafızadan dökülebilir” diye düşünüyor.
Olmaz öyle şey diyorsunuz… ama içinizden sessizce: “Peki ya olduysa?” diye fısıldıyorsunuz.

“Yokluk, bazen varlıktan daha organize olabilir.”
— Kitaptan değil, yaşanmışlıktan.

Kitap, tarikatı gülünçleştirmek ister gibi ama bir yandan da onu yüceltmeden edemiyor.
Zaten yazarın kendisinin bu tarikata mensup olabileceği iddiası da dolaşıyor.
Bana sorarsanız, bu kitabı yazan kişi, ya içeriden bir mürittir, ya da bir mürit tarafından yönlendirilmiş biridir.
Zira bu kadar doğru yanlışın içine bu kadar yanlış doğrularla karışmaz.

Sonuç olarak,
Bisikletçi Komplosu edebi bir metin midir?
Evet.
Ama aynı zamanda… tehlikeli bir aynadır.

Gülüp geçilecek bir kitap mı?
Belki.
Ama çok dikkatli gülersek, gülüşümüzün ardında jant sesleri duyulabilir.
O yüzden önerim şudur:
Bu kitabı okuyun.
Ama sonra bisikletinize bir daha binmeden evvel…
…arka jantı iyi kontrol edin.

Ve en önemlisi:
Pedal çevirmek, sadece bir ulaşım biçimi değildir.
Bazı yönler, ancak dönerek gizlenebilir.
Saygılarla.”

NOT: Alıntı kısımlar (uzun bölümler:) üzerinde epey oynansa da bir takım çabalardan sonra Chat-GPT ile oluşturulmuştur.

Yorum bırakın