Geçen yüzyılda buralardayım Neye yaradığımı bilmesem de. Politize değilim şimdiki gibi Timsahlar, mavi papağanlar Boğulmam garanti değil ama sanki Arıyorum zamanla aynı anda Gri ya da mor bir gökyüzünün altında Masmavi bir kralın emriyle Yıkıyorlar beni ayakkabılarımdan başlayarak Cebimde anılar bugünlerden kalan Beynimde kum taneleri, Kansas rüzgarından Çok hatam oldu, çok göz yaşı Bırakmalıydım belki bu şarkıyı Ayrılmadam önce ama çok şeker tükettim Güneşler yetmedi sevgiye, kelimelere Yüz yıl öncesi daha rahat sevgilim Ses çıkaran, silkeleyen yok bu günlerde Deniz de fazla güzel inadına Önemseyen yok fazla yalnızlığı Daha büyük dertler var belki bizimkinden Daha büyük kuşlar konuyor yüreklere Aşkmış, bulacakmış, önemli değil Koridorlar sıkıştırmıyor eskisi kadar Sosyopat olmaya vakit yok bu yüzyılda Bir şeyler yanıyor, bir şeyler dönüyor Yanlış dili konuşuyorum belki Her seferinde sızlatmayı başarıyor Yanlış yolu gözlüyorum belki Bir harita olabilseydim keşke Kulaklarım, ayağım, beynim olmasa Dört bin yıllık ya da dört günlük Tarih diyebileceğim bir şey olmasa Bırakabileceğim bir ışık olmasa Yerleşememiştim bir türlü bugüne Bir nehirden diğerine sürüklenirken Ya da şimdiki gibi sadece uyurken Aşk belki de elini açıp gözlerini kapamak Ve beklemek hiç bir şey ummadan Havuza atılan bozuk paralar gibi Sensiz geçiyor bulutlar gökyüzünden Evet, bu yüzyılda da konuşuyoruz bulutlardan Bir de aşıkların şarkısı, çok eskiden kalan Baharda düşen ağacın melodisi Koşarken, düşerken, ölürken Yarışan var mı hala bu yüzyılda Bilmiyorum hala, bilmiyorum şu an bile Ne anlama geldiğimi bilmiyorum Devam etmek gerek belki de Bırakmak gerek belki de Boyamak, yaratmak gerek belki de Daha hala koca koca dağlar Daha hala zaman var Yüz yıl var en azından önümüzde Yüz gün var Yüz dakika Yüz...