Duvarlar dostumuzdur aslında bizim. Onlar bizi dış dünyadan gelecek her türlü tehlikelerden koruyabilir gerektiğinde. Hiç bir duvarcı duvarını kötülük yapmak için inşa etmez normalde. Hep öyle görmüştür sadece. Duvarların iyi şeyler olduğu öğretilmiştir ona. Akşamları başlar, sabahları bitirir. Sonra birisi çıkar karşısına. Başlarda haz etmez fazla. Sürekli kötülemektedir duvarı. O koydukça tuğlaları, altından çekmektedir. İnsanları ayaklanmaya çağırmaktadır duvara ve duvarcılara karşı. Ne kadar büyürse duvar; karanlığımız, yanlızlığımız, o kadar artar demektedir. Duvarların üstüne bile çıkabilmektedir bazen. İşte duvarın üstüne çıktığı o günlerden birinde, gözgöze gelir duvarcı ile. Dayanamaz duvarcı gözlerine bakmaya onun. Bunca yılın emeği boşunadır, gözlerinde görür onun . Kendi gözleri yaşarır, onunkileri de ıslatır. Duvardaki tuğlaların arasına girer yaşlar yavaşça. Duvarcının gözyaşları sadece yıkabilir, duvarlarını. O dönem bitmiştir artık. Tuğlalar teker teker düşmeye başlar gözyaşlarıyla. Aralarında kalan son duvar kırıntısı da yok olunca duvarcı kıza doğru koşmaya başlar- kız da aynıdır, duvarcının aynı, o da koşar. Birbirlerine yaklaşırken ama, uzaklardan başka bir şeyin de kendilerine doğru geldiğini görürler. Kendi yarattıkları canavar duvarın yıkılmasından sonra serbest kalmış onlara doğru koşuyordur. Aslında kız da,duvarcı da en başından beri biliyordur böyle olacağını. Bakarlar birbirlerine ve düşünürler sadece.
