Eller

Ellerine baktı, farklı bir zamanda başkasına aitlerdi sanki.  Falcıların hayat çizgisi dedikleri şey, yarıda kesilmiş gibiydi. İnsan,  kendinin kendisi olduğunu nasıl anlar bir kedisi bile yoksa onu  bekleyecek, bilmiyordu. Kedinin olayla ne ilgisi vardı, onu anlayacak  durumda da değildi zaten. Çözmeliydi olan biteni, tek yolu buydu  kurtulmak için içinde olduğu durumdan ya da bedenden. Tekrar baktı  ellerine. Evet, kendi parmakları değildi bunlar. Gitar çalmaktan  nasırlaşmamıştı baş parmağı. Yüzük parmağı da daha uzundu şimdi.  Dergideki testten hatırlıyordu, Sevgi'nin yaptığı.  Ve sert, işçi  elleriydi artık. Ya da ne deniyorsa bunlara. Hazır değilim buna diye  düşündü, henüz değil. Neye hazır olması gerektiğini biliyor muydu ki  sanki. Sadece bir rüyaydı iki gece önceki. Hatta rüya bile değil, bir  kelime rüyadaki. Başka bir şey hatırlamıyordu. Değişeceksin! Sadece o.  Ses nasıldı, onu bile hatırlamıyordu. Babasının davudi sesi, annesinin  ince ve etkisiz sesi ya da Chris Rea'nın buğulu sesi gibi bir şey  değildi. Ulvi bir şey hiç değildi. Hatırlanmaması gereken bir sesti  galiba. Değişeceksin! Önemsememişti başta, ama zaman geçtikçe kelime  önce kafasını, bilincini, sonra tüm benliğini işgal etmişti. Niye  değişecekti? Nasıl değişecekti? Fiziksel, Kimyasal, Biyolojik, Semantik,  Spiritüal. Kafasında binlerce şey vardı. Ama hiçbirinde bu şekilde  değildi. Londra'daki Amerikalı Kurt Adam filmini hatırladı. Tek  seyrettiği kurt adam filmi oydu. Korkuyordu böyle şeylerden.Sevgi  seviyordu gerçi, o zombili diziyi zorla seyrettirmişti ona. Sonra bütün  gece yanında fosur fosur uyumuştu. Böyle bir şey olsaydı , şu anda bir  bilinci olmazdı heralde diye düşündü . Bu öyle bir şey değildi. Değişim  filan olmamıştı, o süreç yoktu. Ayna, bakmamıştı henüz. O ellerden sonra  dağılmıştı tabi. Her filmde, içinde böyle büyülü dönüşümler olan her  filmde, karakter aynaya bakar, cinsiyet değiştirdiğini ya da çocuk  olduğunu ya da onun gibi şeyleri görürdü. Hemen sinirlendi kendine, büyü  nerden çıkmıştı ki, rasyonel biri olarak inanmazdı böyle şeylere. Vakit  geçirdiğini farketti birden bilinçaltının. Korkuyordu aynaya bakmaya.  Küçük kusurları vardı sevmediği, büyük burnu, kepçe kulakları; bir de  çilleri vardı, bazı insanlara tatlı gelebilen. Başka şeyler de vardı  şimdi aklına gelmeyen. Ama aynada başka birisini görme ihtimali  ürkütüyordu onu. Ya Sevgi, o ne olacaktı, nasıl inandıracaktı. Bu kadar  geç hatırladığı için biraz vicdan azabı çekti kızı. Belki de o kadar  önemli değildi kendisi için. Saçmalıyordu yine. Her şeyiydi Sevgi O'nun.  Ne olacaktı peki şimdi her şeyi? Nasıl olsa inandırırım diye bir tavır  içine giremezdi şu an. Kim inanırdı ki böyle bir şeye? Bir gece de  kimbilir kime ya da neye dönüştüğüne? Acaba nasıl olmuştu suratı?  Dokunacaktı ki vazgeçti. Elleri kendisinin değildi ki, yüzünü doğru  hissetsin. Sonra kurduğu mantığın saçmalığını düşündü birden. En son ne  zaman yüzünü anlamaya çalışmıştı? Hatırlayamadı. Olmuş muydu böyle bir  şey. İnsan kendi suratının nasıl olduğunu anlamak için ellemezdi ki hiç.  Gözleri olmasa belki. Aslında ona bile cesareti yoktu. Kaderci biriydi  normalde. Bir şey olmuşsa olacağı vardır diye düşünegelmişti hep. Ama  buna ne diyeceğini bilmiyordu. Böyle yaşamaya devam mı edecekti.  Başkasının içinde. Başkası mıydı gerçekten. Ellerine baktı yine.  Başkasıydı kesin, kendi olamazdı. Büyük birisi değildi ki O. Önemli  kararlar verebilen, gerektiğinde köprüleri atan. Yok, basit biriydi ve  Sevgi her şeyiydi. Ne diyecekti ona? Anlardı belki, bir çözüm bulurdu  Sevgi. Her zaman her şeye bir çözüm bulurdu O. Umutsuzluğu birden  kayboldu. Yataktan kalkıp lavaboya kadar gitmeyi bile düşündü aynaya  bakmak için. Kalkamadı, bir şey yatakta tutuyordu onu. Biliyordu aslında  onu tutanı. Korkuydu, farklı olma korkusu.  Ne yapacaktı peki? Böyle mi  olacaktı hep, böyle mi kalacaktı. Gözlerini kapadı, o kelime yine  yankılandı beyninde. Değişeceksin! Tek başına kalmıştı artık. Herkes  bilir aslında kararlarını tek başına vermek zorunda olduğu bir anın  geleceğini, diye düşündü. O ne kadar ötelemeye çalışsa da, işte burdaydı  farklı bir adam olarak ve hiçbir şey söyleyemiyordu kimseye. Biliyordu,  dayanamazdı, farklı olmaya, Sevgi'nin onu bırakma ihtimaline, şu  ankinden başka bir yaşama dayanamazdı. Bir kere ayrılmanın eşiğine  gelmişti, tekrar yaşayamazdı o günleri. Ayağa kalktı, dolabı açtı, üst  rafta duran kutuyu çıkardı. Arkasına baktı. Evet, oradaydı. Hiç  kullanmamıştı işine ilk başladığı günden beri , hep saklı kalmıştı  orada. Sevgi ilk fark ettiğinde Çehov'un lafı aklına gelmişti. Güldü,  biliyordu kendisi de zaten. Nasıl yapacaktı, bilmiyordu. Daha önce hiç  yapmamıştı. Eline aldı, bu yeni ele daha bir yakışıyordu sanki. İlk  aldığında eğreti durmuştu elinde. Bir şey yazmalı mıydı acaba? Sevgi'ye  özellikle, kendisi yüzünden olmadığını. Belki de onun içindi ama .  Vicdan azabı çeker miydi peki? Büyük bir ihtimalle hiç tanımayacaktı  kendisini. Yok diye düşündü. Bir soru işareti olsun, güzel. Gizem  yaratmayı severdi. Değer miydi ki? Hep sorular dedi kendi kendine. Bir  kere olsun cesur olmalıyım, bu anım tanımlayacak belki beni ilerde.  Göğsüne doğru doğrulttu. Yok şakağına dayamalıydı. Filmlerde öyle  oluyordu hep. Şakağına dayadı, dayarken eli biraz daha normal gibi geldi  kendisine. Baktı diğer eline, anlayamadı tam. Birden odanın kapısı  açıldı, tetikteki parmağı da aynı anda hareket etti. Bir bağırış, kendi  ismiydi,  anlamadı kimin sesi olduğunu yine, kayboluyordu yavaş yavaş  görüntüler. Biri ona doğru koşuyordu. Eline baktı, normaldi. Gülümsedi  ve karardı her yer.  

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s