Uzayda kaybolan her insan gibi
En başta yıldızlara gittim ben de
Serenat yapan var mı uzaklardan diye
Yalanmış o da söylenen her şey gibi
Hep o şişko gözlüklü resmi tarih yüzünden
Dünyadayken de hiç haz etmezdi benden
Burada da peşimi bırakmadı tilki
Ölü bir uydunun arkasına saklandım
Duyamayınca sesimi dünyaya döndü hemen
Hiç beklemezdim, çok kolay vazgeçti benden
Ses konusunda da yalan söylemiş zaten, anladım
Uzayda hayat yok derler, olmaz kulaklık yoksa tabi
İnsan etraftaki sesleri başka türlü nasıl duyabilir ki
Kulaklığımı takıp başka bir ipucu aradım
Gecenin içinde bir gül sesi duydum sanki
Her yer gece diye seslenmiş gül, uzay burası
Dikkatli baktım, gülden gelen ses değil ışıktı
Bir de arkasında duran küçük bir çocuk efekti
Kafasında teneke elinde kılıç bağırıyordu
Kovmaya çalışıyordu gülüne sulanan koyunu
Kalbimden bakarak ancak fark ettim neyse ki
Sonra başka bir fısıltı duydum uzakta
Ağlayan rüzgarın sesiydi kulaklığıma gelen
Hemen koştum yanına, ne işi var burada demeden
Anlayamadım ama, Fransızca konuştu başlarda
Türk olduğumu anladı sonra bir ihtimal
Göz yaşlarının arkasından uysal uysal
Bulutlarımı kaybettim dedi kaçamak bir bakışla
Üzüldüm tabi, eski dostumdu rüzgar
O beni çıkaramasa da çok anımız vardı beraber
Bir keresinde dünyadayken, o havalı ben derbeder
Bağırmıştık birbirimize avazımız çıktığı kadar
Unutmuş herhalde, ben "En sevdiğin yanında olur hemen
Gözlerini kapatıp istersen gerçekten" diyemeden
Uçtu gitti yanımdan, başka bir yerden çağırmışlar.
Hazır kaybolmuşken uzayda ve sessizken kalbim
Bana ne dedim, dünyanın taşıyla çamurunundan
Oralar da kararmıştır zaten, insanlığın hamurundan
Kim çekecek orayı, hep yeni istekler, yeni bir seçim
Mutluydum , kalbimde gözlerim, kulağımda kulaklığım
Derken bir şeyler düştü içime, bir parçam hala yarım
Gözlerimi kapattım ben de, gerçekten çok istedim
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili