Ulysses’in on dördüncü bölümünden merhabalar. Bu bölümün isimi Oxen of the Sun/Güneşin Öküzleri ya da Nevzat Erkmen’in sözlüğündeki gibi Güneş Tanrısının Kutsal Sığırları. Diğerlerinden farklı ve bir öncekinin aksine oldukça zorlayıcı bir bölüm bu. Joyce 1000 saatlik bir sürede yazmış bu bölümü. Açıklayacağım, ama önce Odysseia ve Şemalar.

12’nci kitaptayız Odysseia’da. Kahramanımız Kirke’nin adasından çıkmış, sirenleri, Skylla ve Kharybdis’i geçmiş, Güneş Tanrısı Helios’un adası Trinacria (Sicilya) kıyılarına varmış. Daha önce Kirke ve Tresias tarafından bu ada hakkında uyarılmasına rağmen tayfalarının geceyi denizde geçirmek istememeleri nedeniyle karaya çıkıyor Odysseus. Çıkıyor ama başta Eurylokhos olmak üzere Helios’un adadaki kutsal sığırlarına zarar vermemeleri için hepsine söz verdiriyor. Alıştığımız üzere olaylar böyle gelişmiyor ama. Kötü hava vb. durumlar adamlarımızı yoruyor, kumanyaları bitiriyor. Odysseus’un uyumasını fırsat bilen Eurylokhos ve tayfalar altı günlük ziyafete yetecek kadar sığır kesiyor. Odysses uyandığında yapacak bir şey omadığını anlıyor ve yemek bittikten sonra gemiye dönüyorlar. Sığırları koruyan Helios’un iki kızı (Lampetie ve Phaetusa) babalarına haber veriyor durumu, babaları da Zeus’a. Odysseus adadan ayrılır ayrılmaz Zeus da bir yıldırımla gemiyi vuruyor ve olaylar gelişiyor.
Zaman: 22:00
Sahne: Holles Caddesi Doğum Hastanesi
Organ: Rahim
Sanat: Tıp (Linati’de Fizik)
Renk: Beyaz
Simge: Anneler (Linati’de Döllenme, İkiyüzlülük, Sahtekarlıklar, Döllenmesiz Üreme)
Teknik: Embriyonik Gelişim (Linati’de nesir, embriyo-fetüs-doğum)
Anlam: Sonsuz Sürüler

Bunun doğumla ilgili bir bölüm olduğunu anlamışsınızdır büyük ihtimalle. Şemalardaki her şey bunu dösteriyor. Bahsettiğimiz o sığırlar da bereketle ilgili Yunan Mitolojisinde. Saat akşam on olmuş. Bloom sahilden çoktan ayrılmış, geçen bölümde kafasına takılan Bn. Purefoy’a bakmak üzere hastaneye geliyor, çok da samimi olmamasına rağmen. Stephen da burada, birkaç arkadaşı ile bira/sardalya (sardalye?) partisi yapıyorlar bir odada.

Doğumla ilgili, evet, bu bölüm, hatta yazdığı bir mektupta Joyce: “Bloom- sperm, hemşireler yumurta, Stephen ise doğum” diyor arkadaşına. Stephen’a karşı önceden hissettiği hislerin babalıkla ilgisi oluğunu kavramaya başlıyor Bloom burada. Hamileliğin süresine uygun olarak tam 40 paragraf halinde yazmış James Joyce bu bölümü ve 40 haftanın her birini karşısına asıp hamilelikle paralel bir şekilde yorumlamış.
Ama bölümün yazımının ve anlaşılmasının zor olmasının sebebi bu değil, başka bir doğum var aslında bu burada. Ulysses’in Britanya edebiyatı içinde doğumu. Güneşin Sığırları bölümü aslında 32 ayrı pastişten ibaret. İlk çağlardan itibaren Britanya/İrlanda edebiyatının gelişmesi ve günümüze (tabii ki Joyce’un gününe) ulaşması işleniyor- Ulysses’e kadar olan embriyonik gelişim yani. 32 kısmın her biri farklı yapıda , dönemin ya da yazarın özelliklerine uygun bir şekilde yazılmış. Göktürk Yazıtlarından Orhan Pamuk’a hatta son kısmı göze alırsak Hakan Günday’a kadar olan bir yolculuğu düşünün mesela.
Böyle olunca, özellikle ilk kısımlar (ve son kısım) oldukça zorlaşıyor bir yerde. Diğer bazı bölümlerde söylediğim gibi bu da aslen orijinal metinden okunması gereken bir bölüm. Öyle olsa da İngiliz dili ve edebiyatında bir akademik derecemiz yoksa çok fazla bir şey ifade etmiyor biz %95’e. Sadece emeğe saygı gibi bir şeyler geveleyip bir sonraki bölüme geçeceğiz herhalde. Ama ben yine de 32 kısmı, kaynak metnini ve içeriklerini aşağıda belirteceğim, metnin akışını bozsa da. Resimler Wikipediadan genel olarak. Sayfa numarası olarak şu an yanımda bulunan Fuat Sevimay’ın çevirisini kullanacağım. Nevzat Erkmen’in sözlüğünde zaten kendi çevirisinin sayfa/satırları mevcut.

- Alakasız bir girişle başlıyoruz bölüme. Roma bereket tanrılarına yapılan duaları andıran bu bölüm bir erkek çocuk müjdesiyle bitiyor. (s.336)
- “O zatın basireti” ile başlayan paragraf Tacitus ve Sallust gibi Romalı tarihçilerin nesir stilinde motamot ve noktalama işaretleri kullanmadan yazılmış. Doğumun önemine ilişkin bir metin. (s.336)

- “Bu nedendendir ki” ile başlayan iki paragraf ortaçağ Latincesine uygun bir nesirle yazılmış. İrlanda tıbbı , hamilelik ve çalışmayı yüceltiyor genel olarak. (s.337)

- “Doğumdan evvel” ile başlayan bol aliterasyonlu kısım Anglo-Sakson nesir özelliklerine göre (Aelfric) yazılmış. Doğumla ilgili kısımlardan sonra Bloom’un Bn. Purefoy’u görmek üzere hastaneye gelişi ve eski ev sahibi hemşire Callan tarafından karşılanması anlatılıyor. (s.337)

- “Dolayısıyla ey insan evladı” ile başlayan kısım 15.yy Orta İngilizce nesrine (Everyman) öykünmüş. Bloom’la Callan’ın Bn. Purefoy’un doğumu hakkında konuşuyor. (s.338)

- “Onlar Konuşadursun” ile başlayan kısım 15.yy’da yazılan Ortaçağ seyahat öyküleri (The Travels of Sir John Mandeville) stilinde yazılmış. Dixon diye bir stajyer doktor bir odadan çıkıyor ve daha önce arı sokmasından dolayu tedavi ettiği Bloom’ıu hatırlıyor. Bloom’u da bira içip konuştukları odaya davet ediyor, başta karşı çıkan Bloom yorgunluğunu hatırlayınca içeri giriyor. Sofra anlatılıyor. ( (s.338)

- “O sırada iyi yürekli hemşire” ile başlayan kısım Sir Thomas Mallory’nin Kral Arthur söylencelerinin diliyle yazılmış. Bir hemşire, ekibi gürültü yaptıkları için uyarıyor. Masadakileri tanıyoruz, Lenehan, Crotthers, Dixon ve iki stajyer, Lynch ile Madden, Stephen ve Punch Costello var. Bloom, çok içen Stephen’ın alkol problemi için endişeleniyor. Bir çığlık sesi oturanları başka bir tartışmaya götürüyor. Anne mi bebek kurtarılmalı başka şans yoksa? Bloom’un aklına Rudy geliyor. (s.339)

- “O ana dönünce genç Stephen” ile başlayan kısım Elizabeth dönemi nesirleri gibi yazılmış. Stephen sanattaki yaratıcılıkla anneliği karşılaştırıyor, sonra sözü Meryem ile İsa’ya getiriyor. Costello bağıra çağıra şarkı söylemeye başlayınca daha yaşlı bir hemşire, grubu bir kez daha uyarıyor. (s.342)

- “Bu hengameyi kısa kesmek” ile başlayan kısım 16-17. Yüzyıl nesrine (John Milton) öykünme. Stephen’ın dini yanı sorgulanıyor. Dışarıdan gelen bir gök gürültüsü Stephen’ı korkutuyor. (s.343)

- “İyi de sözüm ona” ile başlayan kısım 17. yy’da John Bunyan’ın dini alegorik nesrine (A Pilgrim’s Process ) uygun yazılmış. Yıldırım’dan sonra Stephen’ın düşündükleri ve Bloom’un teskin etmesi. (s.345)

- “Kalp sektesi geçiren” ile başlayan kısım 17. yy günlük (Samuel Pepys) yazarlarının stiline uygun yazılmış Dışarda yağmur, fırtına. Beklenen Buck ve arkadaşı (Milly ile çıkan) Alec Bannon ile hastaneye giriyor. (s.346)

- “Bunun üzerine Lenehan” ile başlayan paragrafın ilk yarısı Daniel Defoe’nun gazeteci tarzında ikinci yarısı ise Jonathan Swift’in satirik tarzında yazılmış. Muhabbet farklı mecralara dalıyor. (s.347)

- “Değerli dostumuz” ile başlayan kısım dönemin denemelerine uygun olarak Addison ve Steele’in tarzında (Tatler ve Spectator) yazılmış. Mulligan ve Bannon odaya giriyor. Buck her zamanki gibi konuyu kendine çeviriyor.(s.350)

- “O esnada dinleyici” ile başlayan kısım 18.yy romancı ve din adamı Laurence Stern’in tarzına öykünüyor. Bu arada Bannon ve Critthers da Milly ve korunma hakkında konuşuyor. (s.352)

- “Meclisin lakayt şamatası” ile başlayan kısım 18.yy yazarı Oliver Goldsmith’in tarzına (The Vicar of Wakefield.) öykünüyor. Hemşire Callan girip Dixon’u çağırıyor, Bn. Purefoy’un doğum yaptığını anlıyoruz.. (s.353)

- “Mekana girdiği ilk andan” ile başlayan paragraf İngiliz siyaset felsefecisi Edmund Burke’ün tarzında yazılmış. Bloom’un masadakiler, özellikle Costello hakkındaki düşüncelerini öğreniyoruz. (s.354)

- “Dolayısıyla aklından geçenleri” ile başlayan paragraf dönemin Dublin’li politikacı ve oyu yazarı Richard Brinsley Sheridan’ın tarzında yazılmış. Gençler Bay Purefoy’un bereketi ile ilgili espriler yapıyor. (s.355)

- “Ama zatıallerinin hamisi” ile başlayan paragraf dönemin anonim hicivci gazetecisi Junius’a öykünmüş. Yazar tarafından Bloom’un Costello hakkındaki düşüncelerindeki ikiyüzlülük sorgulanıyor.(s.355)

- “Havadis revirin” ile başlayan paragraf İngiliz felsefe tarihçisi Edward Gibbon’un stilinde yazılmış. Hamilelikle ilgili birçok konudan sonra Buck her zamanki esprili tarzıyla ortamı ele geçiriyor. (s.356)

- “Ama onları asıl dehşetle” ile başlayan paragraf Horace Walpole’un gotik tarzında (The Castle of Otranto) yazılmış. Buck Haines ile ilgili gotik ve komik bir hikaye anlatıyor. (s.357)

- “İnsan ruhunun” ile başlayan paragraf İngiliz denemecisi Charles Lamb stilinde yazılmış. Bloom eskiyi hatırlıyor, bekaretini kaybedişini vb. (s.358)

- “Sesler, bulut kaplanmş” ile başlayan kısım İngiliz romantik yazarı Thomas De Quincey (Confessions of an English Opium-Eater) stilinde yazılmış. Bloom’un oğulsuz oluşuyla ilgili melankolik bir kısım (s.359)

- “Stephen’a yıllar önce” ile başlayan kısım Walter Savage Landor‘un denemelerine öykünmüş. Konu Stephen’ın henüz mükemmel bir şey üretmediğine geliyor, Sahneyi de Buck’a kaptıran Stephen sıkılıp çıkmayı düşünüyor. Ama konu at yarışlarına gelince kalıyor. (s.360)

- “Ne var ki işin aslı” ile başlayan kısım İngiliz tarihçi Thomas Babington Macaulay stilinde yazılmış. Bloom ve Buck’ın birayla ilgili bir kesişiminden sonra sonra masada oturanlar ayrıntılı olarak tanıtılıyor. (s.361)

- “Şimdi tam da burada” ile başlayan kısım İngiliz doğabilimci ve karşılaştırmalı anatomicisi Thomas Henry Huxley’in biçemine öykünüyor. Yine hamilelikle ilgili konular, bebeğin cinsiyetini önceden bilme, sağlıkı ailelerden sağlıksız bebekler doğması, evrim vb. (s.362)

- “O arada tabibin” ile başlayan kısım ünlü yazar Charles Dickens’ın tarzında yazılmış. Purefoy’un oğlu doğuyor. Bn.Purefoy keşke babası burada olsaydı diye düşünüyor. Yine de babaya minnet var nedense. (s.364)

- “Kimi günahlar” ile başlayan kısım İngiilz teolojist John Henry Cardinal Newman’ın tarzında yazılmış. Günahlarla ilgili kısa bir paragraf (s.365)

- “Yabancı, telaffuz edildiğinde” ile başlayan kısım İngiliz estetikçi ve denemeci Walter Pater’in tarzında yazılmış. Bloom eskiyi hatırlıyor yine, çocuk Stephen’ı vb.(s.365)

- “Bunu aklına yaz” ile başlayan paragraf İngiliz eleştirmen John Ruskin’in tarzında yazılmış. Hayali bir fırtına anlatımı.(s.366)

- “Yüce Stephan” ile başlayan paragraf İskoç yazar Thomas Carlyle’ın stiliyle yazılmış. Ekip kapanmadan Burke’un Pub’ına gitmek üzere aceleyle çıkıyorlar. Bloom geride kalıp Hemşire Callan’a Bn. Purefoy’a iyi dileklerini iletmesini istiyor. Son kısımda yazardan Bay Purefoy’a bir baba konuşması var. (s.366)

- “Hepsi de kol kola” ile başlayan uzun final kısmı dönemin çeşitli lehçeleri ve argo konuşmaları kullanılmış. Cümleler iç içe, kimin konuştuğunu anlamak için dikkatli olmanız gerekiyor. Ekip Pub’a gidiyor, bir iki bardak içip bar kapanınca kovuluyorlar. Sonra herkes ayrılıyor, Buck kuleye Stephen’la Lynch de genelev bölgesine gidiyorlar.. Biz de Hades’teki yağmurluklu adamın kim olduğunu öğreniyoruz nihayet. (s.367)
Uzun ve sıkıcı oldu bu bölüm, farkındayım. Aslında burada RTE tarafından (Hayır O değil) oluşturulan bir okuma dosyası var radyo tiyatrosu kıvamında, isteyenler kontrol edebilir- özellikle bu bölümün ve Kirke’nin okumalarına katkı sağlayabilir bolca. Odysseus ile de bolca paralellik mevcut – Grubun uyarılması, kutsal olana (doğum hastanesi) saygısızlık, yıldırımlar vb.
Hatırlarsınız; ” Imagining Ulysses”diye bir belgeselden söz etmiştim daha önce. Bugünü de buradan aldığım bölümle ilgili bir videoyla kapatmak istiyorum. Kitabın en uzun bölümü olan Kirke’de görüşmek üzere.
[…] BİRİNCİ BÖLÜM-SİRENLERON İKİNCİ BÖLÜM-KİKLOPLARON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM – NAUSİKAAON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM-GÜNEŞİN ÖKÜZLERİON BEŞİNCİ BÖLÜM-KİRKEON ALTINCI BÖLÜM-EUMAEUSON YEDİNCİ BÖLÜM -İTHAKAON SEKİZİNCİ […]
BeğenBeğen