Geceleyin ay büyürken odanda,
Bir el koparıp seni rüya ülkesindeki
Kimbilir hangi prenses ile sevgilisinden
Bırakıyor yatağının sihirli sahnesine.
Biraz buruk, biraz terli, biraz ürkek
Olan biteni idrak etmeye çalışarak
Bakıyorsun duvardaki yansımalarına
Camın öte yanındaki şiir taburlarının.
Kimi Fransız, kimi Acem, kimi Cemal’in, kimi garip
İzliyorlar seni sanki içlerindeymişsin gibi.
Beğendiğin vardır elbette, hatta aşıksındır kimine,
Ama farklı bir hava var bu gece odanın içinde.
O ay ışığında seni tamamen kaplayan
Saçlarında, gözlerinde, dudaklarında
Vücudunun her hücresinde seni tanımlayan,
Başka bir şey var diğerlerini kıskandıran,
Başka bir şey sanki geldiğin o ülkeden kalan.
Bırakıyorsun böylece kendini şiirin kollarına
Aldırmaksızın ayın simasına ve izleyen kem gözlere.
Dans ederken etrafında sarhoş zerrecikler,
Bütünleşiyorsun içine çektiğin havayla,
Ve son zamanlarda hiç olmadığın kadar canlı
Yükseliyorsun lav gibi yavaş yavaş doruğa.
Sabah oluyor, terk ediyor herkes odayı ve dünyayı
Bir kanıt arıyorsun ısrarla anımsatacak geceyi
Ama bulabildiğin sadece tatlı bir rayiha
Dünyanın sarsıldığı o anın hatırası
Bir de yüzündeki gülümseme, ayın hediyesi
