Inferno-5 (Demek İlahi Komedya’yı da Okumaya Niyetlendin!)

O dedi ki: “Mutlu günleri
anmak acılı günlerde, inan ki
acıların en büyüğü, ustan da bilir çok iyi.

Merhabalar tekrar, kaç bölümdür niyetleniyoruz Cehenneme girmeye hatta geçen bölümde adım atmıştık ilk çembere, ama Limbo bizim bildiğimiz (tahmin ettiğimiz diyelim daha doğrusu:) cehennemden epeyce farklıydı. 

Bu kez tutturduk galiba ikinci çemberde, zaten buraya girişte bir resepsiyonist bile var işlediğiniz günaha göre yaşanacak çemberi gösteren. Günahsızlar giremiyor zaten içeri (Dante dışında tabii)

Evet, o yuvarlaklardan ikincisindeyiz (girişi de sayarsak üçüncüsünde) Burası genel olarak iffetsizlerin yeri. Yani 7 ölümcül günahtan şehvet ele alınmakta bu nispeten yumuşak çemberde. Anlayacağınız gibi bundan sonraki kantolarda çemberler, günahlar ve cezaları üzerinden gideceğiz. Tabi 9 çember var ama 33 kanto var cehennemde. Yani bazı çemberler-derindekiler özellikle- birden fazla kantoda anlatılıyor, bazı çemberleri kendi içinde de bölmüş Dante

Bu ikinci çember bundan sonra göreceğimiz çemberler için örnek teşkil ediyor biraz da, baştaki hakimi saymazsak. Bundan sonra da, anladığım kadarıyla, çemberlere ya da bölümlerine girdiğimizde günahları ve cezalarını öğreneceğiz. Daha sonra ceza çekenlerden bazılarını tanıyacağız. Son olarak da onlardan bir/bir kaçı gelip bize durumunu izah edecek.

Neyse 142 dizeden (47 üçlük) oluşan bu kantoyu da inceleyim detaylı olarak.

Karakterler: Dante-Vergilius–Minos–Semiramis-Dido–Kleopatra-Helena-Akhilleus-Paris-Tristan-Frencesca da Rimini- Paolo Malatesta

Günah: Şehvet

Kısa Özet:  Dante ve Vergillius Limbo’dan çıktıktan sonra Cehennemin 2. Çemberine iniyorlar. Burası her bölümde koyduğumuz krokide olduğu gibi biraz daha küçük, dibe indikçe daralacak çemberler. Burada önce büyük bir canavarın (Minos) önünde sıralanmış insanlar/ruhlar görüyor. Her ruh sırası gelince günahlarını tek tek sıralıyor, Minos da günahlara göre kuyruğunu vücutlarına dolayıp hangi çembere gideceğine karar veriyor.(Mesela 7’nci çember için 7 tur atıyor kuyruk). Dante’yi görünce kıllanıyor ama Minos da. Sonuçta bu ruh daha ölmemiş, halen affedilebilir. Vergillius yine araya girip bunun tanrının isteği olduğunu söyleyince o da bırakıyor konuşmayı

Burası yine karanlık, ama fırtınalı bir denizin yüksek gürültüsü var içerde. Ağlama, inleme sesleri, çığlıklar da var tabii ki. Ruhlar hiç kesilmeyen bir fırtınanın içinde bir o yana bir bu yana savrulup dönüyorlar. Dante bunların cinsel şehvet yüzünden lanetlenmiş ruhlar olduğunu öğreniyor, daha sonra Vergilius’a isimlerini soruyor o da anlatıyor bazılarını. 

Bu gölgelerden ikisi özellikle dikkatini çekiyor Dante’nin, Vergilius onları sevda adına çağırırsa, yanlarına geleceklerini söylüyor. Bunlar dünyada kocasını aldatan  Frencesca da Rimini ile sevgilisi Paolo Malatesta’nın ruhları. Gelip Dante’ye merhameti için teşekkür ediyorlar ve dünyada başlarına gelen olayları (bu ihanet günahını nasıl işlediklerini) anlatıyorlar. Francesca’nın kocası yakalayınca öldürmüş ikisini de, onun cezasını çektiği çember ama çok daha derinde.

Hikaye bitince halan inlemeleri duyan Dante çok duygulanıyor, ağlayıp bayılıyor 3. Kantonun sonundaki gibi. Beşinci kanto da burada bitiyor. 

Kısa Analiz:  Yukarıda bahsettiğim gibi gerçek cehenneme giriş yaptık nihayet. Yunan mitolojisinde Girit Kralı olan Minos öldükten sonra Hades’te karar verici 3 yargıçtan biri olarak görülüyor. Aeneis’te de böyle. Dante sadece bir parça şeytansı bir figür vermiş ona. Ama teoloji ile mitolojiyi birleştirme olayı burada da var.

Minos’un Dante’ye davranışı ve Vergilius’un cevabı üçüncü kantodaki Charon ile olan diyaloga benziyor. Yine oradaki gibi Tanrı’nın adını cehennemde direkt olarak kullanmıyor Vergillius. 

İkinci çember şehvet. Günahkârlar dünyada nasıl kendilerini tutkunun kollarına bırakmışlarsa burada da korkunç rüzgarın kontrolünde çaresiz bir şekilde dönüp duruyorlar. Ya da hayatta fiziksel dürtülerini kontrol edemeyenler burada da kontrolü rüzgâra bırakıyorlar, üçüncü kantoyu anlatırken bahsettiğim contrapasso (kısasa kısas) olayı.

Kanto süresince intihar etmiş bazı kadınlar da (Dido ve Kleopatra) görüyoruz. Normalde bunların daha aşağıda bir çembere yerleştirilmeleri gerekirken şehvet kısmında kalmaları, bunların Hıristiyanlık öncesinde yaşamaları ve inanışlarına göre intiharın suç sayılmaması ile açıklanmaya çalışılıyor.

Buranın en dikkat çekici olayı aldatan  Frencesca da Rimini ile sevgilisi Paolo Malatesta’nın aşkları. Daha sonra bir çok esere (Resim, heykel, şiir, senfoni, opera, vb.) ilham vermiş bu aşk Dante’nin büyüklüğünü ve nezaketini gösteriyor bir parça. 100’üncü dizeden sonraki üç tercet “amore” kelimesi ile başlıyor. Cehennem gibi bir yerde aşkı ön plana çıkarmak, hatta acı çeken aşıkların her şeye rağmen beraber olması gerçekten oldukça naif görünüyor. Yani aşkları dünyada olduğu gibi cehennemde de devam ediyor sonsuza kadar.  Frencesca cehennemde konuşan tek kadınmış, bir nevi Havva belki, aşığı hep sessiz kalıyor. Dante de tanrının yolunu bulmasına rağmen bu olay karşısında duygularını gizleyemiyor.

Notlar:

Formatı değiştiriyorum yavaş yavaş, daha önce yukarıda bahsettiğim şeyleri bu notlara eklemiyordum.ç Ama bu bölümden itibaren bazılarının burayı şiirle birlikte okuyabileceğini düşündüğümden (ve bazı çevirilerde açıklama notları olmadığından)  bütün gerekli mısralara değineceğim kısa kısa. Tekrarlar olabilir, şimdiden özür dilerim.

1 Böylece indim ikinci daireye;

alan daha dar, ama çekilen acı fazlaydı,

işkence görenler çığlıklar atmaktaydı.

İkinci daire şehveti (Lust) konu almış, Yukarıda bahsettiğim ve Botticelli’den beri yapılan bütün cehennem tasvirlerinde göreceğiniz gibi ilahi komedyada cehennem daralan huni şeklinde, aşağıya indikçe çemberler daralıyor, çekilen acı artıyor.

4 Homurdanan, korku salan Minos da buradaydı:

gelenlerin suçlarını değerlendiriyordu,

kuyruğunu dolayarak herkesi yerine gönderiyordu.

Minos: Yunan ve Roma mitolojisinde ismi bolca geçen Girit Kralı, Öldükten sonra da Aecaus ve Rhadamantus’la birlikte Hades’te ölüler için hakemlik yapmış ve ruhlari Elysium ya da Tartarus’a gideceğine karar vermiş. Aeneis’de de benzer bir şekilde geçen Minos burada da aynı görevi  yapıyor, ama daha bir zebanimsi görünümü var, tıpkı üçüncü kantoda bahsedilen Charon gibi.

7 Demem şu ki, kötü bir ruh onun önüne gelince

günahlarını bir bir anlatıyordu;

bu günahçı başı da, onun Cehennem’in neresine

gideceğine karar veriyordu;

Bu seçim kriterleri muallâk biraz, normalde anlatılan günahlar arasından en büyüğüne gönderilmesi gerekirse ruhlar, bu intihar olayı gibi Dante’den torpilliler de var galiba tek tük. Bir de buradaki kötü ruh orijinal metinde  “kötü doğan” (mal nata-şer tohumu da diyebiliriz belki) olarak geçiyor. Günahkar ruhlar İnferno’nun bir çok yerinde bu şekilde geçiyormuş (Doğmasalardı daha iyi olurdu demek gibi sanki).Cennetteki ruhlar ise iyi doğanlar (bene nata) olarak geçiyormuş kitapta.

Son olarak bu itiraf olayı aslında dünyadayken de sahip oldukları bir olanak günahkârların (günah çıkarma olarak). Orada kullansalardı belki bu seçeneği burada hemen cehennemin girişinde sıra beklemek zorunda kalmazlardı.

Bir de, ne  olursa olsun genel olarak pratiklikten uzak bir organizasyon bu kuyruk çevirme olayı, Müslümanlıktaki münker/nekir görevlendirmesi  daha kullanışlı sanki:)

19-kendini kime emanet ettiğine

dikkat et, girişin genişliğine aldanayım deme!”

Charon gibi Minos da şaşırmış durumda Dante karşında, işini gücünü bırakıp ona sarıyor, ürkütmek istiyor biraz ama arada Vergilius’a da laf sokuyor galiba. Tabii Vergilius yukarıdan torpilli, hemen yapıştırıyor cevabı.(Ne bağırıyon?:) Girişin genişliği olayı cehennemin  üst tarafının daha geniş olup aşağıya doğru gittikçe daralmasına bir gönderme.

22-Bırak alnına yazılı yolculuğa çıksın:

her isteğini yerine getirebilenin de isteği böyle,

Şiirdeki önemli dizelerden birisi,Vergilius burada 3. Kantoda Charon’a verdiğ cevabın aynısını veriyor. Hatta şiirde tekrarlanan tek kısım burası. Bir de şöyle bir anekdot var. 60’larda İnter’li ünlü futbolcu Sandro Mazzola bir Milan maçında hakeme bu dizelerle itiraz etmiş.

Tanrının adı yine direkt geçmiyor cehennemde tabii.

28 Her ışığın sustuğu bir yerdeydim,

her yer, fırtınalı havada karşıdan esen rüzgârın

dövdüğü deniz gibi uğulduyordu.

Dinmek bilmeyen cehennem burgacı

öfkeyle sürüklüyordu ruhları;

döndürüyor, silkeliyor, savuruyordu onları.

 Öncelikle İncil 2.Petrus, 2. Bölüm

13Ettikleri haksızlığa karşılık zarar görecekler. Gündüzün zevk âlemlerine dalmayı eğlence sayarlar. Onlar birer leke ve yüzkarasıdır. Sizinle yiyip içtikleri zaman kendi aldatıcı yollarından zevk alırlar.

14Gözleri zinayla doludur, günaha doymazlar. Kararsız kişileri ayartırlar. Yüreği açgözlülüğe alıştırılmış lanetli insanlardır.

17Bu kişiler, susuz pınarlar, fırtınanın sürüklediği bulutlar gibidirler. Onları koyu karanlık bekliyor.

18Çünkü yanlış yolda yürüyenlerden henüz kurtulanları, boş ve kurumlu sözler söyleyerek doğal benliğin tutkularıyla ve şehvet âlemleriyle ayartırlar

Yine karanlıkta gözlerinin alışmasını bekleyen Dante duyduğu seslerden (ve tabii karanlıktan) buranın zina suçu işleyenler, nefsine hâkim olamayıp şehvet suçu işleyenler için bir ceza ortamı olduğunu anlıyor.

34 – Yıkıntının önüne vardıklarında

çığlıklar, hıçkırıklar, yakınmalar yükseliyordu,

Buradaki yıkıntı (la ruina) ile ilgili iki farklı teori var. Birincisi Cehennemde oluşan bir çatlak, İsa’nın çarmıha gerilmesi ile oluşan bu çatlağın detayları 12. Kantoda açığa çıkacak. Ama Dante’nin bu kadar kanto önce bunu söylemeyeceğini düşünen ikinci görüşe göre ise burada yıkımla kastedilenin (farklı bir çeviri bakışıyla) aslında bir öfke/şiddet olduğu ve bunun günahkarların bu çembere ilk geldiklerinde Minos’un kararı verilirken oluştuğu. Yani sürüklenenler Minos’un karar verdiği yere geldiklerinde bağırıp çağırıyorlar, küfrediyorlar. İkisi de olabilir, ya da bambaşka bir şeydir, bilemem:)

40 -Rüzgâr bu kötü ruhları,

soğuklar bastırınca kanat çırpa çırpa

giden upuzun sığırcık sürüleri gibi,

sürüklüyordu oradan oraya;

ne biraz olsun dinlenme umutlan vardı,

ne de cezalarının inmesi umudu kalmıştı.

Sığırcık kuşlarına benzetilen ilk grup, isimsiz şehvet günahkarları, yığınlar. Turna benzetmesi yapılan ikinci grupta ise daha ünlü – Dante’nin merak ettiği- günahkârlar var. Turnalar aynı zamanda dönemin aşk şiirlerinde bolca kullanılırmış ve kendilerine kederli aşk şarkıları söyletilirmiş galiba.

58-Semiramis’tir adı, Ninus’un karısı

olup, onun yerine geçtiği bilinir:

Burada Dante (Vergilius) çemberin ünlü sakinlerini saymaya başlıyor. Sondaki iki aşıkla birlikte 9 kişinin adı geçiyor. 9 (Beatrice’le de bağlantılı olarak) Dante’nin çok sevdiği bir sayı. Her ne kadar şehvet günahını işlemiş olsalar da Dante’nin bir parça da aşkla özdeşleştirdiği bu çember için anlamlı bir sayı.

Semiramis : Ajda Pekkan’ın kardeşi olması dışında aynı zamanda adı çıkmış bir Asur/Babil kraliçei, mitolojide ve tarihte ayrı ayrı yer bulmuş. Kral Ninus’un eşi. Söylentilere göre kocasını öldürdükten sonra öz oğluyla evlenmiş ve bunun için ensesti onaylayan yasalar çıkartırmış. Babil Kulesi ile özdeşleştiriyor Dante, ama Sultan’ın toprağının diyerek Mısırda bulunan Babil şehriyle karıştırıyor ülkesini. Babilin asma bahçelerini de kendisine atfedenler bulunsa da genel kanı Kral Nebukadnezar’ın  bu harikayı  kraliçesi Amytis için yaptırdığı yönünde.

61-Öteki kadınsa, sevdiği uğruna canına kıydı,

Sichaeus’un külleri üzerine içtiği andı tutmadı;

Burada Aeneis’te de geçen Kartaca Kraliçesi Dido kastediliyor. Aeneas onu Jupiter’in emriyle bir vatan bulmak için bırakınca kendini bir kılıcın üzerine bırakarak, intihar etmişti. Aeneis’de yer altı dünyasında kocasıyla buluşsa da burada tek başına cezalandırılıyor kocasına ihanet ettiği için. Cehennemin hangi çemberine gitmesi gerektiğine de Dante karar vermiş görünüyor, belki yukarıda belirttiğim sebepten belki de tek suçunun başkasını sevmek olduğunu düşündüğünden.

63-arkadan gelen, şehvet düşkünü Kleopatra.

Birden fazla erkeği seven ve sonunda Augustus’a yenilerek intihar eden ünlü Kleopatra’yı da bu çembere koyuyor Dante (ya da Minos) ve Afrika üçlümüz nihayet tamamlanıyor.

64-Mutsuzluklara yol açan Helena’yı görüyorsun,

Sonunda sevdaya yenik düşen
büyük Akhilleus’u görüyorsun,

Yunanlılara geçtik. Helen bildiğimiz Truvalı Helen, kocasına ihanet edip Truva savaşına sebep olan kadın. İhanetin diğer ortağı Paris de bir sonraki dizede ortaya çıkacak. Burada garip olan Akhilleus, Truva savaşının kahramanının bu ihanet ortamında ne işi var diye düşünüyor insan. Ama Dante döneminde Homeros’un kitaplarının büyük kısmı Latince’ye ya da İtalyanca’ya çevrilmemiş. Yani Yunanca bilmeyen Dante İlyada’dan haberdar olsa da kitabı okuyamamış ve Akhilleus’i Roma’lı yazar Statius’un kitabından tanıyor sadece. Orada da Akhilleus’u hem büyük bir savaşçı hem de büyük bir aşık olarak resmetmiş galiba yazar. Yani kendince haklı Dante. Paris’le birlikte Yunan üçlümüz de tamamlanıyor.

67- Paris’i, Tristan’ı görüyorsun.”

Ve bana sevda yüzünden yeryüzünden göçen

binden çok gölge gösterdi.

Hayatımızdan göçen (bizim hayatımız) ; yine çoğul kullanıyor Komedya’nın ilk dizesindeki gibi Dante.

Tristan Çemberdeki Avrupalı aşıkların ilki, İsolde ile aşkı destanlara konu olan Kelt sovalyesi. 

73 Dedim ki: “Ozan, birlikte yürüyen,

rüzgârda tüy gibi giden

şu iki gölgeyle konuşabilsem keşke.”

Kantonun bundan sonraki yarısı iki gölgeye, yani iki aşık Francesca da Rimini ve Paolo Malatesta’^ya ayrılmış.  Paolo, Frenceska’nın eşi Giancotto’nun kardeşi. İhaneti fark edince ikisini de öldürüyor öfkeli koca.

Rüzgarda tüy gibi gitmeleri için iki düşünce var, birisi birbirlerine olan tutkularının şiddeti nedeniyle çok daha fazla acı çekmeleri, diğeriyse ruhlarının soyluluğu nedeniyle etrafında uçuşan diğer insanlara aldırış etmemeleri.

82-Güvercinlerin arzunun dürtüsüyle,

gerilmiş çırpmayan kanatlarla

sıcak yuvalarına uçmaları gibi, onlar da

ayrıldılar Dido’nun sürüsünden,

Bu kantodaki üçüncü kuş benzetmesi.Aeneis’de de benzer bir metafor varmış.

93- çünkü korkunç yazgımız yüzünden acıyorsun bize.

Bu kantonun önemli kelimelerinden birinin aşk olduğunu söylemiştim, diğeri ise acımak . 4-5 defa kullanılıyor metin içinde. Tanrı yüz çevirdiği halde bu iki aşığa Dante acıyor onlara.

98- Po’nun kollarıyla birleşip de

Ravenna’da doğmuş. Francesca  eski Ravenna Lordu Guido da Polenta’nın kızı, Dantenin  Ravenna’daki hamisi  Guido Novello’nun halası. 1275 gibi politik meseleler  nedeniyle Giancotto ile evlendirilmiş. Anlatılan hikayelerden evlilikten kısa bir süre sonra öldürüldükleri anlaşılmaktaysa da aslında sevgilisi ile birlikte ölümleri 1285’e kadar uzanıyor, tabi gerçekten olduysa. Hatta 9 yaşında bir de kızı varmış galiba Frenceska’nın kocasından. Hikayeler dediysem Boccacio dahil bir kaç kişi daha kaleme almış bu acıklı olayı.

100 – Soylu yüreklere kolayca giriveren sevda

Sevda yüklü 3 tercet. Belki de evrenin efendisi dostları olmadığı için başka bir tanrıya (Amore) sesleniyorlar.

106- Sevda ortak ölüme götürdü bizi.

Kaina beklemekte bizi öldüreni.”

Sevdaları yüzünden öldürülmüşler. Ama onları öldüren -kocası- cehennemin Kaina adı verilen daha derin bir yerinde. Orasının adı da Kain’den (vampir olan değil Kabil olan:) geliyor.

121 O dedi ki: “Mutlu günleri
anmak acılı günlerde, inan ki
acıların en büyüğü, ustan da bilir çok iyi.

Epigrafa da koyduğum bu üçlükte Vergilius’un adı geçtiği düşünülse de,  aslında Boetius’un bir sözüne gönderme içeriyor. (Among fortune’s many adversities the most unhappy kind is once to have been happy)

128-Lancelot’nun sevda öyküsünü okuyorduk,

Bu da Kral Artur döneminden bir yasak aşk. Lancelot ve Guivere.   Galehaut da hikayedeki başka bir karakter.

139 Bunları anlatırken ruhlardan biri,
öteki ağlıyordu; hali öyle dokundu ki,

Paolo’nun kanto boyunca sesiz kalıp ağladığını daha yeni fark ediyor Dante ve içi parçalanıyor iyice.

142-yere düştüm, ölü bir beden gibi.

Kantonun bayılma ile kapanmasına alışmıştık ama bu son dize Tristen ve Isolde’den geliyor. Tristan’ın Isolde’nin ölümü karşısında sarf ettiği sözleri tekrarlamış Dante.

Beşinci kantoda  bu romantik aşkı (ya da ihaneti)  hem anlamaya çalıştık, hem  yargıladık aynı anda Dante sayesinde. Sonraki kantoda daha fiziksel şeylere gireceğiz yeme içme gibi. Son olarak yukarıda belirttiğim eserlerin en ünlülerinden olan Rahmaninov’un Francesca da Rimini operasından küçük bir parça ekleyip ayrılayım, önümüzdeki bölümde görüşürüz.

Yorum bırakın