Inferno-7 (Demek İlahi Komedya’yı da Okumaya Niyetlendin!)

Pape Satan, pape Satan aleppe!"
diye söylendi Pluton boğuk sesiyle;

Merhabalar, bir önceki kısa kantodan sonra oldukça yoğun bir bölüm geçireceğiz. Gerçi konuşacak kimse yok bu kantoda, bir tek girişteki Pluto. Ama en azından normalden daha fazla yürüyeceğiz bugün, bir değil iki çemberden geçiyoruz çünkü.

Bu kanto aynı zamanda bir geçiş bölümü sayılabilir. Dante’nin cehennem planının dokuz ana çemberden oluştuğunu söylemiştim daha önce. Ama başka bir ayrım daha yapmış ünlü şair, üst cehennem ve alt cehennem diye. İşte bu beşinci çemberden sonra alt cehenneme geçeceğiz. Üstte genel olarak kendine hakim olamama (şehvet, oburluk, açgözlülük vb.) gibi nefsi kontrol temalı suçlar varken aşağıda başkalarına ve tanrıya karşı işlenen günahlar daha ön planda.

Burada kısa bir ara verip şu ana kadar önemsemediğim bir konuya gireyim. İlahi Komedya inceleme/anlatılarında eseri yazan Dante ile baş kahramanı arasında bir ayrım yapmak için edebiyatçılar genelde “Şair Dante” ve “Hacı Dante  (Dante the Pilgrim)” gibi iki ayrı terim kullanıyorlar. Ben bu ayrımı genelde metin içinde belli etmeye çalışıyorum ama bundan sonra karışmaması için ben de ayrı karakterler kullanabilirim benzer şekilde, görürseniz şaşırmayın:)

Neyse devam edebiliriz. 4’üncü çemberin girişinde Plutos ya da (Pluto) ile buluşmadan 5. Çemberdeki Styx bataklığına kadar uzanan 130 dizede daha birçok şey var, vakit geçirmeden başlayalım.

Karakterler: Dante-Vergilius–Plutos (Pluto?)

Günah: Cimrilik/Müsriflik (4. Çember) – Öfke (5.Çember)  

Kısa Özet:   Oburlar çemberinden aşağıya inen ikilimiz burada servet tanrısı Plutos ile karşılaşırlar. (Cehennemin hakimi Pluto (Hades) diyenler de var ama tema itibariyle ilki daha olası geliyor.) Cehennemdeki diğer yaratıklar gibi şeytani bir hale (belki de bir kurda) dönüşmüş Plutos,  anlaşılamayan (ama her şeyi bilen Vergilius’un çözdüğü) bazı sözlerle Dante’yi korkutur. Ama ona cesaret veren Vergilius tıpkı diğerleri gibi Plutos’u da hizaya sokmasını bilir. Daha doğrusu hırlayan yaratık şairin sözleriyle yere yığılıp kalır.

İçeride iki grup insanla karşılaşırlar. Bunlar çemberin iki yarısından ittikleri kayaları ortada çarpıştırıp birbirine bağırmakta sonra tekrar geriye dönmektedirler. Vergilius bunların cimrilerle müsrifler olduğunu, bu iki zıt suçun aynı cezaya çarptırıldığını, yuvarladıkları taşların ise dünyada biriktirdikleri ya da saçtıkları para/malları olduğunu söyler. Dante’nin sorusu üzerine cimriler arasında bolca din adamı olduğunu ama simalarının silindiğini bu yüzden tanınmaz bir hale geldiklerini de anlatır Vergilius.

Dante bu arada daha önce kafasına takıldığı anlaşılan Fortuna’nın (Şans tanrısı) çalışma prensibini de sorar, Vergilius da onun da tanrının isteğini uygulayan bir unsurdan başka bir şey olmadığını, servetin ya da mal/mülkün zamansız el değiştirmelerine karşı yapılan  isyanların tanrıya karşı işlenmiş bir günah olacağını açıklar ve zamanın hızla aktığını fark edip acele etmelerini söyler.

Dördüncü dairenin sonunda bir kaynaktan çıkan küçük bir ırmağın sularını takip eden ikilimiz sonunda beşinci çemberin başlangıcı olan Styx bataklığına varırlar. Burada bataklığın yüzünde olabilecek her şekilde birbiriyle dönülen, birbirini parçalamaya ve ısırmaya çalışan çamura bulanmış insanlar görürler. Nefret dolu olan bu insanlardan çok daha fazla aksi insanın bataklığın içinde bulunduğunu söyleyen Vergilius bunların anlaşılmaz homurtularının bataklığı köpürttüğünü anlatır Dante’ye . İkilimiz bataklığın suya dönüştüğü yere kadar yürüyüp bir kulenin dibine ulaşırlar ve 7.kanto sona erer.

Kısa Analiz:  Öncelikle Plutos mu Pluto’mu? İngilizce çevirilerinde Plutos yazmışlar zaten ama Rekin Teksoy Pluto diyor mesela. Yine de Hades genelde şeytanla özleştirildiği için ben de çoğunluğa uyarak Plutos diyeceğim girişteki yaratığa. Söylediği (epigrafta geçen) söz ile ilgili ama epey bir yorum var. Notlarda daha detaylı değinirim ama benim düşüncem korkutma amaçlı anlamsız saçmalamalar ya da bir nevi lanet okuma olduğu.

Cezalarda counterpasso yine çıkıyor karşımıza. Müsriflerle cimrileri aynı kefeye koyup dünyada tutukları ya da harcadıkları mallarla veriyor cezalarını. Ortaya kadar getirdikleri mallarını kendilerinin tam karşısında, işledikleri günahın tam tersini işleyen başka birisi geri püskürtüyor. Baştan başlamak zorunda kalıyorlar bir nevi Sisifos gibi.(Bu Counterpasso olayını, cezaları farklı şekillerde yorumlayanlar da oluyor çemberlerde, ama hepsi mantıklı geliyor kulağa genelde)

Burada yedi ölümcül günahtan biri olan açgözlülüğün yanına savurganlığı da ekliyor ilginç bir şekilde Dante. Aslında sırf buradan bile Aristo’nun bu cehennem temasını sadece kutsal kitaba değil de mesela Aristo’nun altın oranı gibi genel geçer ahlak kurallarını da esas aldığını söyleyebiliriz belki.

Bu dördüncü çemberde iki şeyi daha görüyoruz, Dante birçok defa tekrarlayacağı gibi Din adamlarının cimriliğini sokuyor başta gözümüze. Bir de Boethius ile ortaçağda popülerlik kazanan Talih (Dame Fortune /Lady Fortune)’un çalışma prensibini açıklıyor Vergilius vasıtasıyla. Daha önceki yazılarında servetin dağılımı konusundaki adaletsizliğe kafa yoran şair burada her şeyin sorunluluğunu tanrıya atıp bir şekilde kurtuluyor sorularından. (Bu Fortuna’yı ben de yakın zamanda okuduğum “Alıklar Birliği” kitabından hatırlıyorum, edebiyat dünyasının en ilginç karakterlerinden biri olan Ignatius J. Reilly dilinden düşmüyordu Boethius ile birlikte)

Yine Aristo tarafından ortaya atılan ve kilise babaları tarafından skolastik düşünceye uygun hale getirilen dokuz küreli uzay modeline de değiniyor kısaca Dante. Özetlersek. Dünyamızın etrafında iç içe dokuz kürenin mevcudiyetini kabul ediliyor. Bu küreler gayet saf ve basit bir maddeden yapılmış. Bunlardan ilk yedisi gezegenleri ve Ayla Güneşi; sekizinci küre sabit yıldızları ihtiva ediyor. Dokuzuncu ve sonuncu küre ise, dünyanın etrafında, hem kendisini, hem öteki sekiz küreyi çevirmekle görevli. Dante, kürelerin hareketi için gerekli enerjinin yıldızlardan geldiğini kabul ediyor. Bu hareket, dünyada yaşayan canlıların hayatlarının devamını sağlamakta. Bu hareketin tanzimi işi de meleklere verilmiş.

Kanto boyunca mitlerin ilahileştirilmesi işlemini görüyoruz yine. Plutos’un şeytani bir kurda çevrilmesi ve Hades’te bulunan Styx (Nefret) ırmağının bataklığa çevrilip 5. Çembere konması en belirgin örnekler.

Beşinci çemberde, nefret suçunda da görebiliyoruz counterpasso’yu. Ama bu kez ben yorum yapacağım:) Hayatı boyunca etrafındaki insanları sinirleriyle, aksilikleriyle, nefretleriyle birlikte yaşatanlar, öldükten sonra da bu pis bataklığın içinde kendi ve kendinin gibi olan insanların öfkelerinin şiddetine maruz kalıyorlar sonsuza kadar. Suyun altındaki aksileri zaten yazmış Dante açıkça “Güneşin neşe saçtığı güzel havada hüzünlüydük, kara dumanlar sarmıştı içimizi: kara çamurlar içinde yaşıyoruz hüznü şimdi.’diye

Buradan sonra insanın yetersizliği, nefsinin köreltmesi yüzünden işlediği günahlardan oluşan üst cehennem bitiyor ve Styx nehri ve Dite şehrinin oluşturduğu sınıra geliyoruz. Dante’nin de yavaşa yavaş olgunlaştığını görüyoruz.

Notlar:

1- “Pape Satan, pape Satan aleppe!”

diye söylendi Pluton boğuk sesiyle;

Pluton ya da Plutos . Aslında Antik Yunan/Roma zamanından beri karıştırılan hatta birbirinin yerine kullanılan tanrılarmış ikisi de. Dante’nin de karıştırması ve herhangi birisini kastetmesi olası yani.

Yukarıda da bahsettiğim gibi bu sözler yüzyıllardan beri kesin olarak açıklanamamış, çeşitli görüşler var havada kala, şeytan için yapılan bir dua olduğunu düşünenler var,  Fransız mahkemelerinde bir söze gönderme olduğunu düşünenler de, ya da kısaca şaşkınlıktan lanet okuduğunu da söyleyenler var Plutos’un. Bu linkten çeşitli teorileri inceleyebilirsiniz.

3-her şeyi bilen soylu bilge
 yüreklendirdi beni: “Korkuya yenik düşme,

Buradan Vergilius’un Plutos’un sözlerini anladığını ve bunun Dante’nin korkmasını gerektiren bir şey olduğunu çıkarabiliriz belki.

8-dönerek dedi ki: “Hain kurt kes sesini,

Vergilus yaratığı kurt olarak tanımlıyor bu da ilk kantodaki kutru hatırlatıyor, günahın da açgözlülük olabileceğini düşünüyoruz dolaylı olarak.

11-Mikail’in isyanın öcünü aldığı yukarıda
karar verildi bu yolda.”

Cennet ve Cehennemin güçleri arasında olan savaşta zafer kazanan Tanrı’nın ordusunu Mikail yönetmiş. Yine cennet ve tanrı gibi kavramlardan dolaylı olarak bahsediyor Vergilius.

Orijinal metinde burada isyan değil de “superbo strapo” diye bir şey geçiyor, büyük tecavüz diye çevirebiliriz galiba. Ama ana fikir aynı, kirletilme, saygısızlık, isyan.

15-o gözü dönmüş hayvan da öyle düştü yere.

Yukarıdaki savaşın şiddeti yaratığı püskürtmeye yetiyor.

22- Kharybdis’in önüne gelince

kırılan dalgalar örneği, buradaki ölüler de
havaya sıçrıyordu. Gördüğüm insan sayısı

Kharybdis Odysseia ve Aeneis’te canavar olarak  geçen, Messina boğazında, denizcilerin korkulu rüyası  olan bir anafor/akıntı.  Aslolan Aeneis göndermesi, ama buradaki çevirinin fazla iyi olmadığını kabul etmem lazım.

Orijinal metinde “Ridda” adlı bir danstan söz ediliyor burada insanların hareketlerini benzetmek için. Dönerek yapılan bir İtalyan halk dansıymış.

26-çığlıklar atıyorlardı,
göğüsleriyle koca yükleri iterken.

Birbirlerine de çarpıyorlardı,

sonra geri dönerken “Niye tutuyorsun sen?”
“Niye saçıyorsun sen?” diye bağırıyorlardı.

Açgözlülük günahından ve Aristo’nun “Altın ortalama”sından yukarıda epeyce bahsettim biraz yukarıdan bakınca birbirlerin tamamen aksi olan bu iki güruhun yaptıkları işin toplamının sıfır olduğu anlaşılabiliyor. Karşıt suçları birbiriyle cezalandırma. Diğer yerlerden de daha fazla insan var burada.

36-Acıma duygusu dolmuştu yüreğime,

 Klasik iyi niyetli Dante:) Yalnız burada diğerleri gibi kişiler için değil de cezanın şiddeti için üzülüyormuş.

37- dedim ki: “Usta söylesene,

solumuzda duran saçları kazılı
kalabalığın tümü de din adamı mı?”

Boccacio’da da görebileceğimiz gibi dönemin gözde eğlencesi din adamları. Paragöz ve cimri din adamlarının ipliğini pazara çıkarmak Dante’nin de sevdiği şeylerden biriymiş. O yüzden burada açgözlüler arasında en çabuk onları fark ediyor karakterimiz.

46 Başlarında saç örtüsü olmayanlar

papa, kardinal gibi din adamıydılar,

Papaz tıraşı:) Aslında orijinal metinde, başlarını saç ile kapatmayan bazı din adamlarının yanında papalar ve  kardinaller de var diyor. Yani kel olanlar papa ve kardinal değil aslında doğru anladıysam.

53-sürdükleri kirli yaşam öyle kararttı ki
yüzlerini, tanınmaz hale geldi bu soysuzlar.

Dante bir hevesle spoiler almak istese de buradaki papa ve kardinallerin isimleri verilmiyor:)

56-diriliş günü mezarlarından avuçları kapalı,
ya da başları kazılı çıkacaklar.

Yani, açgözlüler bu davranışlarının hatırası için yumruklarını sıkacak, müsriflerin ise sahip oldukları şeylere olan ilgisizliklerini hatırlatmak için saçlarını kırpacaklar. Eski bir İtalyan atasözüne göre müsrifler başlarındaki saça kadar her şeylerini harcarlarmış. 

67- “Usta” dedim “ne olursun
söyle, yeryüzü nimetlerini elinde
tutan bu talih de neyin nesi?”

Talih ya da Fortuna Yunan tanrıça Tyche’nin Roma versiyonu, talih tanrıçası. 6.yüzyıl Latin yazar Boethius sayesinde ortaçağda da oldukça popüler oarak kalmış. Kendisi genelde gözleri bağlı olarak tasvir ediyor ve “Şansın gözü kördür” gibi bir sözde geçiyor. (kime ne vereceği belli olmaz demek için, aşk gibi). İşte Boethius bu tanrıçayı Hristiyanlığa uyarlamış, şansın çemberi tesadüfî ve yıkıcı olarak dönüyor hep, ama yapılanların hepsi – iyiler de kötüler de-  tanrının gizli planı içinde. O yüzden bu Fortuna Tanrının altında bir çalışan olmak zorunda. Vergilius da bundan sonraki dizelerde Fortunaya bir melek ya da yönetici görevi veriyor ve onu yenmeye çalışmanın aslında Tanrıyı yenmeye çalışmak olduğunu söylüyor Dante’ye. Dante’nin Convivio kitabında, insanlar arasındaki paylaşımın adaletsizliğinde Talihin rolünden yakındıktan sonra burada bu seviyeye gelmesinin dikkat çekici olduğunu söylüyor eleştirmenler.

70-“Ey budala canlılar” diye yanıt verdi,

Burada niye sinirlenmiş anlamadım ben, Dante’yi kastediyor herhalde.

73 -Bilgisi engin olan, gökleri

yaratınca onlara rehberler de verdi,

Yukarıda bahsettiğim evren görüşü, her küreyi döndüren bir görevli (melek) var. Talih (Fortuna) de kendi çarkını döndürmekle görevli.

81-işte bu nedenle, otların arasında gizli

bir yılan gibi görülmeyen onun verdiği

Bu örnek Vergilius’un 3’üncü eklogunda geçiyormuş

86-o da tıpkı öteki tanrılar gibi

Diğer meleklerden bahsediyor, kürelerin sorumluları ya da Fortuna. Tabi tanrı kullanımı ilginç, ama böyle deniyormuş galiba o dönemde cennetteki yaratıklar için de.  Zaten din kavramı ilginç başlı başına, İsa’nın doğasındaki ufak nüanslar için savaşlar çıkıyor ama pagan olduğu ayan beyan ortada olan bazı şeyler hiç sorgulanmıyor.

90-insanlar sık sık konum değiştirir böylece.

Feleğin çarkı sık sık döndüğünden insanlar da değişir sürekli.

98-yola çıktığımda ışıyan yıldızlar kararmaya
başladı, burada duramayız uzun süre.”

Gece yarısını geçmiş saat yaklaşık 6 saat olmuş yola çıkalı. Hızlandırıyor Dante’yi Vergilius

100-Kendinden kaynaklanan bir kanalla
sularını boşaltan bir kaynağı aştık,

Bu kaynağın ismi geçmiyormuş hiçbir yerde, daha sonra da bahsedilmemiş hiç. Ama gerek Akheron ya da Styx, gerek çemberlerde bulunan diğer nehirlerin birbirine bağlantılı olduğu düşünülüyor, yani hepsinin kaynağı burası olabilir.

106-Bu hüzünlü akarsu

karaya çalan yamacın dibine varınca,

Styks denilen bataklığı oluşturuyordu.

Styx’i en çok annesi Thetis’in Akhilleus’u yenilmez kılmak için sokup çıkardığı cehennemin kıyısındaki nehir olarak biliyoruz (Hani şu topuğundan tuttuğu) Ama Aeneis’te de  geçiyor Styx. Vergilius Charon’u oraya koymuş mitolojiye uygun olarak. Yukarıda Dante biraz değiştirmiş dedim ama, Styx nehrinin dışında buradaki bataklığa da Styx deniyormuş normalde de. Yani hem nehrin hem de Cehennemin girişindeki bataklığın ismi Styx ‘miş mitolojide.

109- Dikkat kesilip çevreme bakınca,

çamura bulanmış insanlar gördüm bataklıkta,
yüzlerinden öfke akıyordu, hepsi çırılçıplaktı.

Burada yukarıda söylediklerimle çatışan bir durum söz konusu aslında. Öfke (Wrath), oburluk ya da şehvet gibi kendini tutamama ile ilgili bir suç değil sanki. Başkalarına da zarar verdiği çok açık yani şiddet suçu bir nevi. O zaman bu üst cehennemde ne arıyor? Bununla ilgili olarak Thomas Aquinas’ın Ahlak’ı üzerine yorumlarını esas alıyor uzmanlar. Thomas’a göre Aristo üç öfkenin üzerinde duruyor, Choleric/Gelip Geçici (Aniden gelip geçen öfke), Bitter/ Keskin (İnsanın kalbinde uzun süre tuttuğu, ama kolaylıkla salmadığı öfke , kin belki)  ve Difficult/Zor (daha şiddetli, uzun süreli ve birilerine yöneltilip istenmeyen sonuçlara sebep olabilecek ve amacına ulaşmadan sona ermeyecek öfke) Böyle baktığımızda burada suyun üzerinde olanları ilk, suyun dibindekileri de ikinci öfke türüne dahil edebiliriz ve ikisi de aslında şiddet suçları arasına girmez. Yani bana mantıklı geldi en azından:)

130-sonunda bir kulenin dibine geldik.

Burayı sonraki kantoda açıklayacağız zaten, alt ve üst cehennem arasındaki sınıra geldik

Evet, 5.çemberde bırakıyoruz bu kantoyu da, bir tempo tutturabildik nihayet. Bir gün içinde bitecek cehennem ve önümüzde daha 27 kanto var. Ben daha sıkılmadım, umarım sizin için de öyledir, İtalyanca bir şarkı ile bitireyim bari yazıyı, sonraki bölümde görüşmek üzere.

Yorum bırakın