Evet, içimde ukde olmuş bir diziye başlıyorum nihayet. 1001 serisini hepiniz bilirsiniz. Hani ölmeden önce yapmamız gereken şeyleri biz bordro kölelerine büyük bir şevkle emreden şu kitap serisi. İşte ansiklopedilerle büyüyen her çocuk gibi kataloglanan şeylerin manyağı olan ben de bu kitapların bir kaçını temin etmiştim zamanında. Ve elbette ki ömrümün o kadar uzun olmayacağının bilincinde olarak ara sıra random sayfalara göz atmakla yetindim bugüne kadar. Ama başta dediğim gibi -en azından – ölmeden önce okumamızın dikte edilen kitaplar her zaman bir ukde olarak kalmıştır içimde. Bugünse -nerden estiyse- bu kitaplara bir göz atmaya ve gerçekten değip değmeyeceğini değerlendirmeye karar verdim. Bildiklerimi/okuduklarımı/şurdan burdan duyduklarımı/hiçbir fikrim olmayanları yani bütün kitapları bir şekilde inceleyecek ve kısa (bilemiyorum Altan) notlarla düşüncelerimi belirteceğim. Benim için zevkli bir şey olacağı kesin ama okuyanların da, hiçbir edebi değeri bulunmayacak bu saçmalamalardan keyif almalarını umuyorum. Bakalım, diğerleri gibi yarıda mı bırakacağım, yoksa gaza gelip… Hiçbir fikrim yok:)
Neyse, kitabın 2012 İngilizce baskısı var bende. Yani çok yeni kitaplar olmayacak haliyle. İnternette bütün baskıların olduğu listeler de var ama düşündüğüm format için yazılı baskı gerekiyor ne yazık ki. Düşündüğüm format derken çok karmaşık bir şey değil. Önce baştan başlamayı düşünmüştüm, ama sonra yaklaşık bir elli kere kitaba başlayıp sıkılarak bıraktığım geldi aklıma. Artık her yazıda 10 civarı kitabı kapsamayı düşünüyorum. (Yani önünüzde 100 bölüm olacak yaklaşık) Bunları da kitabın sayfalarını yüzer yüzer atlayarak seçmeyi düşünüyorum. Yani ilk yazıda, yani bugün 1-101-201-301… no’lu sayfalardaki kitapları ele alacağım. Ne bileyim, daha mantıklı geldi böyle farklı periyotlar. (Kitap kronolojik çünkü) Sıkılmazsınız hem fazla:)
Bir de kaynak sorunsalı var tabii. Okuduğum kitaplarda sorun yok tabii (neye göre, kime göre, çoktan unutmuşsundur sen hepsini) Ama diğerleri için esas orijinal kitaplar olacak elbette. (İnternette heğsinin olduğun umuyorum) Onun dışında Wikipedia-Goodreads, 100Kitap- Ekşi Sözlük vb. sayfalar, sütre altından faydalanabileceğim diğer yerler. Chat GPT de – detaylı bazı sorularıma tamamen yanlış cevap vermiş olsa da- her zaman güvenilebilecek başka bir dost. Ama olay tabii ki incelemek ya da bilgi vermek değil. Hedonizm temelinde karşılıklı ufuk açmak belki:)
Hadi ne duruyorsun dediğinizi duyar gibiyim, ama önce bir başlık uydurmam lazım bu seriye. Eco’nun Oksimoron kitap isimleri gibi bir şey güzel olurdu, aslında “Aptallar İçin” serisi de güzeldi ama burada benim olayım aptallık değil fazla, tembellik daha çok. Evet, TEMBELLER İÇİN 1001 KİTAP gayet güzel olacak sanki. Aklıma gelen başka bir şey kalmadı benim, sizin de söyleyeceğiniz başka bir şey yoksa başlayabiliriz.
Sayfa 1: Liste 20. sayfalarda başlıyor. Bu yüzden ilk yazılarda 1800 öncesi basılan kitaplar olmayacak.
Sayfa 101: Burada da resim çıktı şansa, kıllanmaya başladım, iki üç kitap olsun bari bu yazıda.
Sayfa 201: Resim
Sayfa 301: Evet 2 kitap buldum nihayet
Le Dieble au Corps (İçimizdeki Şeytan) – Raymond Radiguet

1923 basımı bu kitabın farklı baskıları mevcut kitapçılarda. Benim hiç aşina olmadığım Fransız yazar 20 yıllık ömrüne üç kitap sığdırmış. En çok dikkat çeken kitabı bu, çünkü 16 yaşında bir gencin ağzından kocası 1.dünya savaşına giden bir kadınla aşkını anlattığı bu romanı “sahte otobiyografi” olarak tanımlamış
Radiguet. Birçok kişiyi rahatsız da etmiş anladığım kadarıyla. Magazinden kurguya dönersek, anlayacağınız gibi dönemsel bir aşk romanı bu. Okuyanlardan anladığım kadarıyla öyle sulu bir roman değil, sade, akıcı, aşk ve tutku dolu ama aynı zamanda yazarın yaşından beklenmeyecek bir olgunluğa sahip. Açıkçası ilk göz attığımda erken yaşta ölen her sanatçı gibi “bir parça” abartıldığını düşünmüştüm. (Okumadan bilemem tabii günümüz young adult romanlarından farkı olup olmadığını) Ama Rimbaud/Baudelaire etkisinin oldukça net olduğu söylenen- ki dönemine göre bu da oldukça normal- Radiguet halen Fransız edebiyatında önemli yer tutmaktaymış. Benim ilgimi çeken ve okumadan ölmemem gereken bir kitap değil diye düşünüyorum, gerçi fazla da uzun değil belki göz atarım.

Bir de alıntı ekleyeyim kitaptan;
“Erkekle kadın arasında karşılıklı bencillik demek olan aşk, her şeyi kendine feda eder ve yalanlarla beslenir. “
Yok, ben okumam herhalde. Hüzünlü romanslar şu aralar ilgimi çekmiyor fazla. Son olarak birkaç sayısal bilgi ile bitireyim kitabı. 152 sayfa, fiyatı şu an (Ağustos 2024) 50 ile 150 lira arası. Goodreads’de 6830 kişi oylamış. Bizim Goodreads’imiz olan 1000Kitap’ta 348 kişi okumuş. (Şu an bir anlam ifade etmiyor olabilir ama diğer kitaplarla bir yere oturur bu sayılar.) Genel ortalamalar 3,63/5 ve 7,6/10. Yakın yani iki sitenin okuyucularının ortalaması. Ha bir de 1947’de kitabın filmi de çekilmiş. Bu da fragmanı 🙂
La Coscienza Zeno (Zeno Bilinci) – Italo Svevo

İtalyan edebiyatının ismiyle müstesna önemli yazarlarından Italo Svevo’yu da okumadım haliyle (Bir de Italo Calvino var ama o apayrı) (Bunun asıl adı Ettore Scmitz’miş, soğudum şimdi:) Kendisi James Joyce ve Freud’la baya alakadarmış. Zaten modernist edebiyatın önemli eserlerinden biri olan Zeno’nun Bilinci –adından da anlaşılabileceği gibi – Zeno adında bir adamın bilincini akıtıyormuş önümüze. Zeno’nun psikanaliz seanslarını yarım bırakması üzerine doktoru intikam almak için bu günlüğü yayınlatmış güzel güzel. Genel kanı romanın ironik, kişisel ve detaylı olduğu. Karmaşık ve sıkıcı diyenler de var, ama Joyce, Freud, bilinç akışı, ironik gibi anahtar kelimeleri duyunca otomatikman listeme dahil ettim ben bu kitabı, kötü mü bir fikir sahibi olurum yazarla alakalı.

Alıntı
“Gerçi yaşam biraz hastalığa benziyor benzemesine, nöbetleri, ayılmaları, kendine göre bir seyri var, bir günlük iyileşmeleri, kötüleşmeleri var. Öteki hastalıklardan ayrı olarak, her zaman ölümcül.”
Kitap 488 sayfa. 250-450 lira arası bir fiyatı var. 27850 ile 736 okunması var sitelerde, yani yukarıdakinden fazla. Notları da 3,78 ve 8. Açıkçası bu kitabı okumadan tavsiye etmek istemem kimseye, sıkıcı bulanlar olacaktır elbette, hele tembeller için kitap okuma sayfalarını okuyanlar arasında. O yüzden aşağılara göz atın derim şimdilik. Ama eğer siz de yukarıdaki anahtar kelimelerle tetiklendiyseniz yapacak bir şey yok.
Sayfa 401: Resim
Sayfa 501: 1955’deyiz ve yine 2 kitap

The Trusting and the Maimed – James Plunkett
Türkçe ismini yazmamamdan kitabın ülkemizde yayınlanmadığını fark etmişsinizdir. İrlandalı yazar hakkında Türkçe bir kaynak da yok. Kitap Plunkett’in Dublin’in işçi sınıfı yaşamını ve toplumsal mücadelelerini anlattığı dokuz kısa hikayeden oluşuyormuş. Yazarın en önemli eseri olan ve dizi halinde BBC’de yayınlanan Strumpet City’de karşımıza çıkar mı bilmiyorum ama bağımsızlık sonrası İrlanda’sından yaralı ve melankolik öykülerini okumak isteyenler için bir seçenek olabilir. Goodreads’de 220 sayfalık bu kitabı oylayan 45 kişi de 3,47 gibi bir puan vermiş. Onların da büyük kısmının benim gibi 1001 Kitap’dan gelmiş olduğunu düşünüyorum.

Ben İngilizcesini arıyorum ama alıntı bile bulamadım daha. Ulysses’ten sonra da Dublin’e bir daha döner miyim bilmiyorum, belki bir iki hikaye. Yine de post kolonyalist İrlanda’da işçi sınıfının yaşam koşullarının benim ve tembel okuyucu kitlemin fazla ilgisini çekmeyeceği muhakkak. Dönem ve ülke (ve sanırım toplumcu gerçekçilik) için özel bir hayranlık yoksa zorlamaya değmez bence.
The Tree of Man – Patrick White

Bu kez Nobel’li bir yazara denk geldim. Az bilinen Nobel Sahipleri diye bir seriye başlamıştım yıllar önce. Patrick White’a gelemeden ayrılmıştım dergiden:) 73’de ödülü aldıktan sonra Avustralyalı yazarın birkaç kitabı çevrilmiş Türkçeye, yakın zamanda da İletişim’den çıkmış bir romanı var ama bu değil ne yazık ki. Nobel yolunda en önemli eserlerinden biri olan bu kitabı çevirmemek de ilginç bir tercih olmuş galiba. (500 sayfa için uğraşmamış olabilirler tabii büyük çevirmenlerimiz). Neyse önce yazara gideyim. Her yerde “Kendini yaratabilmen için önce yıkıp ortadan kaldırman gerekir…” alıntısını gördüm Patrick White epik ve psikolojiğin birleştiği bir yazar. Bu kitapta da Avustralya kırsal yaşamını ve insanın doğayla olan karmaşık ilişkisini Stan ve Ann Parker’la başlayan Parker ailesinin nesiller boyu mücadelesi bir parça Buddenbrook ailesini hatırlattı, zaten yazar Thomas Mann ve Thomas Hardy gibi isimlerin Avustralya şubesi gibi duruyormuş galiba. (Bir de aklıma Nicole Kidman’lı Avustralya filmi geldi ama alakası yoktur herhalde. (Evet, tek benzerlik kırsal:))

Alıntı (İngilizce ve kitabın sonundan yani spoilerlı:)
“So that, in the end, there was no end.”
Kitaba Goodreads’de 2052 kişi 3,96 vermiş. Okunabilecek bir kitaba benziyor…du eğer güzel bir çeviriyle dilimize aktarılsaydı, belki ilerde. Şimdilik Mann ile yetinebiliriz belki. Ha, yazar nasılmış diye en son iletişimden çıkan Arabadakiler’e bakmak isteyebilirsiniz ama Murat Belge çevirisin kâbus olduğunu söyleyenler de mevcut, bilginiz olsun.
Sayfa 601: Resim
Sayfa 701: Resim
Sayfa 801: 1989- 2 Kitap
Moon Palace (Ay Sarayı) –Paul Auster

Evet, okuduğum ilk kitap yakın zamanda kaybettiğimiz Paul Auster’den geldi. Uzun uzun okumak isteyenler için daha önce 1000 Kitap sitesinde yazmış olduğum inceleme her zaman mevcut. Onun dışında Paul Auster’i bilmeyenlere nasıl anlatabilirim? Öncelikle bir hikaye anlatıcısı kendisi, ama hikayeyi o bildik yollarla anlatmıyor. O temiz dille postmoderzimin oyunlarını köküne kadar kullanarak gerçek ile olmayan arasındaki sınırları zorlatıyor bize. Karışık karakterler, derin felsefi düşünceler,çeşitli referanslar ve New York . Üstüne üstük bunalmadım ben bunların hiç birinde. Tesadüflerle şekillenmiş kitaplarının başında gelen Ay Sarayı’nda ama Amerika’nın geniş coğrafyasını fazlasıyla kullanıyorken “Amerikan Rüyası”nı farklı şekillerde hayla kırıklıklarıyla anlatıyor. Ay sarayı yazarı tanımak/anlamak için ideal bir kitap bence.

Alıntı
” Güneş geçmiş, Dünya bugün, Ay ise gelecektir”
Yazarın telif hakkı Can Yayınlarında. 336 sayfalık kitap şu aralar bulunmuyor galiba. Normalde yazar öldüğünde yeni baskılar yapılırdı ama bilmiyorum. Goodreads’de 26200 Kişi 3,98 puna vermiş. 1000 kitapta da 678 okunma ve 7,9’luk bir puanı var. Fark edeceğiniz gibi sevdiğim bir yazar. Belki herkese hitap etmeyebilir, ama –tembel okurlar için bile- denemeye değeceğini düşünüyorum ben.
Sexing The Cherry (Vişnenin Cinsiyeti) – Jeanette Winterson

Evet tarih yakınlaştıkça bildik kitaplar artıyor. Bu da listemde olan bir kitap. Daha fırsat bulamamıştım ama herhalde. Şu ana kadar çok fazla bir bilgim de yoktu kitapla ilgili, merak (her şeyin başı) tek etkendi feminist olduğunu düşündüğüm bu yazarı okumak için. Kendisi anladığım kadarıyla 3.dalga feministlerden (Hani kadınların değil de farklı kadınların ya da farklı cinsiyetlerin sorunlarını ön plana çıkaranlardan) cinsiyet, kimlik, aşk, zamani gerçeklik gibi temaları ve queer kimlikleri/deneyimleri sıkça işliyormuş.
Neyse kitaba döneyim kısaca, bitirince bir inceleme yazıp buraya eklerim herhalde. Fantastik ve tarihsel öğelerin postmodern bir tencerede ısıtıldığı bu romanda yazar şiirsel bir dil ve lirik anlatım kullanmış. Farklı zamanlar ve mekânlar arasında gezindiği söylene romanın ülkemizde de yazarın tanımasına katkıda bulunduğu anlaşılıyor.
Alıntı

“Budistlerin dediğine göre Tanrı’yı bulmanın 149 yolu varmış. Ben Tanrı’yı değil, kendimi arıyorum ki bu çok daha karmaşık. Tanrı hakkında pek çok şey yazılıp çizilmiş, ama benim için bir tek satır yazılmamış. Tanrı daha iri, annem gibi; bulunması daha kolay, karanlıkta bile. Ben herhangi bir yerde olabilirim ve kendimi tanımlayamadığımdan kimseden yardım isteyemem. Bu arayışın içinde herkes yapayalnız.”
Sel yayınlarından çıkan 176 sayfalık baskı 165 lira Amazon’da. (Ben 2023 başında 37’ye almışım, yapacak bir şey yok) Goodreads’de 18000 kişi 3,84 puan vermiş. 1000kitapta 7,3 verilmiş ve 1775 okuma var. Yani Ay Sarayı’ndan çok daha fazla okunmuş ülkemizde Goodreads’in aksine. Zaten en çok okunan kitaplar en kısalardan çıkıyor genelde bizde:) Ben de- tabii ki kısa olduğu için- okuyacağım yakın zamanda, Vişnenin Cinsiyetini öğrenmek isteyen tembel arkadaşlar bana katılabilir her zaman.
Sayfa 901: 2001
Atonement (Kefaret) – Ian McEwan

Evet, bugünün son kitabı, çoğunluğun James McAvoy’la Keira Knightley’in oynadığı o güzel filmle hatırladığı Ian McEwan kitabı. Yazarın en iyi kitapları arasında gösterilen kefaret –filmi izlemeyen varsa- İngiltere’nin II. Dünya Savaşı’na girmeden önceki dönemi, savaş yıllarını ve savaş sonrasını kapsayan dramatik bir dönem hikayesi sunuyor. 2000’li yıllarda yayınlanmasına rağmen İngiliz Edebiyatının en önemli eserleri arasına girmiş. Edebi ve ahlaki sorularla dolu derin bir roman olduğu söyleniyor.
Alıntı
“ İnsanları mutsuz eden yalnızca habislik ve düzenbazlık değildi, kafa karışıklığı ve yanlış anlamaydı da; hepsinden çok da, diğer insanların da kendileri kadar gerçek olduğuna dair o yalın gerçeği kavrayamamaktı. İşte bu farklı zihinlere girmeyi ve eşit değerde olduklarını göstermeyi yalnızca bir öyküde becerebilirdin. Bir öykünün içermesi gereken tek ahlak dersi buydu.”

Yapı Kredi Yayınlarına geçmiş yazarın kitapları 150-250 lira arası 336 sayfalık kitap. Goodreads’de 527 bin gibi bir kalabalık var kitabı oylayan (3,94) . Bizde de (1000kitap) -filminden dolayı olsa gerek – 810 kişi okumuş sadece, puanı 8,5 ama. Buradaki her tembel Türk okuru gibi benim de ilk düşüncem filmini izledikten sonra gerek var mı oldu:) Ama gördüğüm kadarıyla iki olaya da girmiş güruh – belki de bizi tuzağa düşürmek için- kitabın kesinlikle okunması gerektiğini söylüyor. Adam iyiymiş yani. Ben yine de bu kitabı bir süre bekleteceğim, Ian McEwan’ın farklı bir kitabın listeye alabilirim daha önce. Bakalım artık. Ha, fragmanı da unutmadan vereyim.
Bugünü az kitap ve bol geyikle bitirdik. Fiyat Performans olarak bende Zeno (Storytel’de var) ve Vişne (Evde var:) kaldı- Ay Sarayı ve Kefaret de plase olabilir sizin için. İngilizceniz iyiyse bütün kitapları bir şekilde bulabilirsiniz internette pdf ya da pda formatında. Türkçeleri de var bazılarının. Okur musunuz bilmiyorum ama en azından ufkunuzu kıyısından köşesinden bir parça açmış olduğumu umuyorum. 2’nci sayfalarda görüşürüz şimdiden. İyi okumalar herkese.
The Trusting and the Maimed kitabı Anna’s Archive sitesinde mevcut. Yeniden Dublin’e dönmek isterseniz diye yorumda dursun konumu
BeğenLiked by 1 kişi
Sağolun, üç dört defa denemiştim, inmemişti. İnternettendir belki. Tekrar bakacağım. Teşekürler:)
BeğenBeğen
Dosyaya buradan erişebilirsiniz:The trusting and the maimed and other Irish stories — James Plunkett — 1955-01-01 — Devin-Adair Co — 6920267330367d94d40814cc455d8779 — Anna’s Archive.pdf
https://disk.yandex.com.tr/i/lwJiy66VtVmUxg
BeğenLiked by 1 kişi
Aldım, çok teşekkürler tekrar
BeğenLiked by 1 kişi
Anna’s Archive ‘da slow downloads seçeneklerinden option #3 her zaman işe yarıyor, dediği gibi de cidden yavaş. Açılan sayfada option#3 tıklayınca download now linki zararsız ve aktif oluyor. Defalarca kullandım.
Ve rica ederim
BeğenLiked by 1 kişi
Ben fazla kullanmadım, zamanında epey indirmiştim diğer siteden. O kapanınca Anna’ya geldim. İşte arada kafama bir şey takılınca giriyorum. Yavaş 1’den indiriyordum otomatikman. Artık 3’den devam ederim. Sağolun
BeğenLiked by 1 kişi
💚
BeğenLiked by 1 kişi
🙏
BeğenBeğen