Demek Ulysses’i Okumak İstiyorsun? Bölüm 5–Lotus Eaters

Ulysses yolculuğuna beşinci bölümle devam ediyoruz. Hatırlarsanız geçen bölüm olan Calpyso’da Stephan Dedalus’tan ayrılarak Leopold Bloom’um 16 Haziran’ına başlamıştık. Şu an kitabın ikinci bölümü gibi saat 10 ve Stephan Dedalus okuldayken Leopold Bloom Dublin sokaklarında gezinip kafasındaki bazı işleri yapıyor. Oldukça uzun bir yazı hazırlamıştım bu kısma Söylenti dergisi için, ama yazıyı kontrol eden arkadaşı ikna edemedim bu yazıların inceleme değil de analiz olduğuna. Şimdi tekrar uzatmayı deneyeceğim eskisi gibi bunu da. Artık kendi blogumdayım çünkü ve sadece ben karar veriyorum ne yazacağıma.

İlk önce Odysseus’la ilgili kısımlara geçelim. Galiba ilk bölümlerde bu iki kitabın birbiri ile bağlantısıyla ilgili bir hata yaptım. İki kitap aynı sayıda bölümden oluşmuyor. Odysseus 24 kitaptan oluşurken, Ulysses 18 bölüm sadece. Ama kitap başlıklardan da anlaşılacağı gibi bu efsanevi yolculukla paralel ilerliyor. Bu yüzden Ulysses’in daha beşinci bölümündeyken, Odysseus’ta dokuzuncu kitaba geldik bile. Ara bölümlerde neler oldu peki; hatırlarsınız en son Calypso’nun adasından kaçmıştı kahramanımız beşinci kitapta. Kısaca anlatmak gerekirse 6. kitapta Skheria’ya (Korfu) ayak basıyor, 7 ve 8. kitaplarda ise oranın kralı Alkinoos’un sarayında ağırlanıyor Odysseus. 9. kitaptan itibaren de kendini tanıtarak, yolculuğunu anlatmaya başlıyor krala. Bu kitapta Odysseus ve adamlarının gemisi Troya’dan yola çıktıktan sonra bir fırtına yüzünden nilüfer yiyicilerin ülkesine sürükleniyorlar. Burada yerliler mürettebata nilüfer bitkisinin uyuşturan ve hayaller görmeyi sağlayan meyvesinden ikram ediyorlar. Bu meyveleri yiyenler dünyevi gerçekleri boş vererek adada kalmak ve sürekli meyve yemek istiyorlar. Odysseus ise meyve yemiyor ve adamaları tek tek gemisine sürükleyip kilitleyerek adadan ayrılıyor. Benzer filmlerde oldukça fazla gördüğümüz bir senaryo yani.

Linati ve Gilbert şemalarına geçelim şimdi de;

Zaman: Sabah 10:00

Sahne: Hamam – (Aslında Dublin’de bazı şeyler yapmak üzere yürüyüş yapıyor Bloom, bu arada bazı yerlere de giriyor. En son bir hamamın önünden geçiyor ama Gilbert şemasında banyo/hamam olarak geçiyor sahne)

Organ: Gilbert: Cinsel Organlar / Linati : Deri

Sanat: Botanik / Kimya

Renk: Koyu Kahverengi

Simge: Komünyon ayini – Ev Sahibi, Banyodaki Penis, Köpük, Çiçek, İlaçlar, Hadım Edilme, Yulaf

Teknik: Diyalog, Dua, Monolog – Narsizim

Anlam: İnancın Ayartması

EPSON MFP image

Beşinci Kısımın başında Leopold Bloom’u Liffey Irmağı’nın kıyısındaki Sir John Rogerson rıhtımında buluyoruz. Bölüm boyunca yaklaşık 1,5–2 kilometrelik bir bölgede gezip bazı yerlere giriyor (Ayrıntısını solda görebilirsiniz). Bloom. 11’deki cenazeden önce biraz vakit öldürüyor. Bölgenin yerleşimini de detaylı olarak öğreniyoruz yine bölümde. Şöyle bir iddia var Ulysses ile ilgili: diyorlar ki, Dublin tamamen yanıp kül olsa, James Joyce’un bu kitabına bakılarak eskisinin tıpatıp aynı bir şeklide tekrar oluşturulabilirmiş. Evet, diğer her şeyin yanında aynı zamanda bir şehrin kitabı Ulysses, Dublin’in.

Bloom ‘u Sir John Rogerson Rıhtımı boyunca gezerken görüyoruz ilkin. Gördüğü hemen her şey aklına başka bir şeyler getiriyor ve bu seyahat boyunca bir Dublin’e bir Bloom’un hayal alemine gidip duruyoruz. Başlarda sigara içen küçük bir oğlan çocuk, çaycı dükkanı (Belfast & Oriental Tea) vasıtasıyla gittiği bir uzakdoğu hayali ve Nilüfer göndermeleri var. Çiçekler, sonra da Posta ofisi. İlk durağımıza geldik, ne işi olabilir ki kendi halinde mazbut bir adamın bu posta ofisinde. İşin aslının öyle olmadığını ve geçen bölümdeki şapkanın içindeki kartın olayını göreceğiz birazdan.

Kartın üzerinde Henry Flower yazıyor, Bloom’un mektuplaşıken kullandığı takma adı (Bloom – Flower:) Gizli bir ad varsa başka şeyler de vardır diyor okuyucular ve yanılmıyorlar. Martha, mektup arkadaşı/gizli aşkı – bilmiyorum ne olduğunu henüz, ama Henry Flower’ımıza içinde erotik göndermeler bulunan bir mektup göndermiş. Hoşuna gidiyor tabii Bloom’un . Arada adamımızın cezalandırılmayla ilgili fantezilerinin olduğunu da seziyoruz bir parça.

Tabii okuyamıyor mektunu hemen. Posta ofisinden çıkıp gizli saklı bir yer bulmaya çalışırken M’Coy’a rastlıyor ve bıktırıcı bir sohbet geçiyor aralarında. Tam sohbet sayılmaz, Cenaze üzerine konuluyorlar konuşmasına ama Leopold yolun karşısında faytonların yanında bir kadını kesiyor konuşma boyunca. Acaba o dönem için bu kadar açıklık normal midir diye düşünüyorum ben de, sanmıyorum ama, bilmiyorum aslında- 15 yıl önce okuyup seyrettiklerimizi şu an göremediğimiz düşünülürse, yıllarla bağlantısı yok belki de zihniyetin sadece. Dönemler oldukça değişkenlik gösteriyor hayatımızda.

Neyse kadın gidiyor, M’Coy eşleri hakkında biraz daha muhabbet edip cenazeye katılanlar listesine kendini de eklemesini rica ediyor Bloom’dan ve ayrılıyor sahneden. Bloom da etrafta dolaşıp mektubu okuyacağı gizli bir yer buluyor, arada bolca dükkan ve hayal tabii. Nihayet gazetesinin arasına sakladığı mektubu çıkarttığında bir de çiçek görüyor iğnelenmiş. Evet nispeten bozuk bir imlayla iç gıdıklayıcı bir mektup okuyor Bloom. Sonunda da eşinin kullandığı parfümü soruyor kadın. Parfüm , çiçekler, çiçeklerin dili, hayaller hayaller. Başka bir gece yolda gördüğü iki fahişeyi hatırlıyor Bloom , sonra Vermer’in Martha ve Mary tablosunu, ve Martha ve Molly’i tabii kendisini İsa’nın yerine koyarak.

guinness pub dublin ile ilgili görsel sonucu

Devam ediyoruz Dublin’de dolaşmaya, daha var cenazeye. Mektubu yok ediyor yine gizli, sonra çek yırtma olayı düşüyor aklına, sonra da biradan ne kadar para kazanılabilir fikriyle hesaplayan adamlara dönüyor direkt Guisness üzerinden. Zaten bazı yerlerde Joyce’un bir parça Türk geçmişi olduğunu düşünmedim değil. Yok ama sonra biradan nehirlerle yine hayal dünyasına başlıyor tekrar.

Ve kilise, komünyon ayini , Aşai Rabbani, Ekmek Şarap ayini ne derseniz deyin. Burada ayin dışında geçenleri (Bloom’un zihninde tabii) kısaca özetleyip parfüm almaya yollanalım isterseniz, Misyonerler, Afrika, Çin , Afyon , Afyon savaşları, dağıtılan komünyonlarla dalga geçme, Son Akşam Yemeği, Hamursuz Bayramı, Genel Vali Süikasti, Kilisenin sahtekarlıkları, Koro bulunmayışı, Müzik, Molly, Don Giovanni, Kadın şarkıcılar, Meryem, Yusuf, Maria Magdalena, Martha, Duaların çağrıştıkları, Para toplnmasından kaçma isteği, Yeleğindeki açık düğmeleri fark etme, kadınların eteklerinde açık düğme arama, kaçış. Yoğun bir bilinç akışı.

Yolculuğumuzun sonuna yaklaşırken bir eczaneye (ya da kimyacı) giriyoruz. Formül evde kalmış Molly’nin parfümünün . Eski siparişlerden bulmaya çalışıyorlar, bir kaç şeyi hatırlıyor ama, Tatlı badem yağı benzoin. Biraz balmumu. Zor işmiş o zamalar parfüm alma, formül aranırken bulunduğumuz yere uygun düşünceler, kimyayla haşır neşir olmasmızı sağlıyor. Yine hafif bir alay var ama bu bilime karşı. Formül bulunuyor, kokulu sabunlardan bir tane alıyor ve eczaneden çıkıyor Bloom.

Bunun dışında yine istenmeyen bir arkadaş (Bantam Lyons) gazetesine bakıyor Leopold’un at yarışları için . Zar zor kurtuluyor ondan da ve bölüm Türk hamamının önünde sona eriyor, birazdan cenaze başlayacak ama kahramanımız kendisini ılık bir küvette hayal ediyor, rahatlamış, zihni uyuşmuş bir halde.

Diğer bölümler dolaylı olarak bağlantılı olsa da Lotus Yiyenler’in Odysseus tam olarak paralellik gösteren ilk bölüm olduğu söylenmekte. Calypso’da Molly’nin aldığı mektup üzerine başlayan ihanet şüphesini beynini uyuşturarak yok etmek istiyor bilinçaltında Bloom. Genel olarak siste bir bölüm izliyoruz, baştan ipuçları veriliyor, uzak doğu mistisizmi ile, daha sonra o kilisedeki Latincenin uyuşturucu/aptallaştırıcı etkisi olsun, ecza dükkanındaki çeşitli karışımlar olsun hepsi uyuşturulma ile gerçeklerden uzaklaşmaya bir gönderme.

Bunun dışında Martha karakteri, gizli bir sevgiliden çok Molly’den beklediği heyecanı elde etme yöntemi gibi Bloom’un. Dört ve beşinci bölümlerde kendisinin bazı aykırı cinsel fantezileri ile ilgili ipucu veriyor yazar. Ama ne olursa olsun kıyısından köşesinden Molly’ye çıkıyor bütün yollar.

Geçen bölümde tanıdığımız Leopold Bloom karakterini geliştirdik biraz Nilüfer Yiyenler’de. Altıncı bölümde cenaze var bildiğiniz gibi, ismi de tam olarak uyuyor bölüme – yeraltı tanrısı Hades. Bu bölümü yine bir şarkıyla bitireceğim, ama kitaptan değil bu kez. Dead Can Dance’den. İyi günler herkese.

“Demek Ulysses’i Okumak İstiyorsun? Bölüm 5–Lotus Eaters” için 3 yorum

  1. Karar veremedim. Her bölümü okumadan önce Erhan Linati’yi okumak mı yoksa Ulysses mi daha keyif verici. Bir an evvel bu bölümü de bitirip 6. yazıya geçme isteği…

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s