Büyük bir yol kat ettik yolculuğumuzda. İlk önce Telemakhus’la birlikte babamızı bulmaya çalıştık, sonra Odysseus’un o zorlu maceralarına göğüs geldik ve artık Ithaka’ya varıyoruz bu bölümde. Kitabın (Ulysses) bu son kısmının adı da bununla uyumlu olarak Nostos (Eve Dönüş)

Evet, Ithaka’ya dönüyor Odysseus nihayet Nausikaa’nın adasından sonra tek başına. Ama evinin bıraktığı gibi olmadığını Athena’dan öğreniyor önce. Evi taliplilerce kuşatılmış, oğlu kendinden haber almak için yola çıkmış. O da Athena’nın yardımı ile yaşlı bir adam kılığına girip, yine onun tavsiyesiyle kendine halen sadık olduğunu düşündüğü domuz çobanı Eumaios’un barınağına gidiyor. Eumaios Odysseius’u tanımıyor ama onu ağırlayıp, nazik ve dürüstçe davranıyor. Bu arada Telemakhos da eve dönüş yolunda kendisine kurulan pusudan kurtuluyor ve kulübeye geliyor. Onu sınayan Odysseus, oğulluk görevlerini yerine getirmiş olduğunu görünce kimliğini açıklıyor, sonra da bu üçlü evi ve penelope’u kurtarmak üzere bir plan yapıyorlar.
Son bölümlerde şemalar çok detaylı değil , ama bakalım yine de.

Zaman: 12:00-01:00 (Gilbert’te de 1am geçiyor ama tam olarak 12:45-01:40)
Sahne: Barınak (Loop Line köprüsünün altındaki arabacılar barınağı, bir tür kahvekane)
Organ: Sinirler
Sanat: Denizcilik
Renk: –
Simge: Gemici
Teknik: Yaşlı Anlatıcı (Linati’de rahat nesir olarak geçiyor)
Anlam: Ana yurtta kurulan pusu
Gilbert şemasına baktığımızda Notos’un bu 3 bölümü girişte teknik bakımından kitabın ilk üç bölümü ile paralellik gösteriyor. Hatta ilk cümleler arasında bile birkaç kelime benzerliği mevcut. İlk bölümün tekniği hatırlayacağınız gibi genç anlatıcı idi. Bu bölüm ise yaşlı anlatıcı olarak geçiyor . Buradaki anlatıcı sadece yaşlı değil ama. Bölüm, çeviriden okunsa bile, çok becerikli olmayan bir el tarafından yazılmış havası veriyor. Bolca kelime tekrarları, klişe kullanımları, metin içerinde serpiştirilmiş ve yanlış kullanılmış yabancı kelimeler ile bazı temel mantık hataları görülüyor bölümde. “Zayıf eğitimli bir insanın sofistike bir konuşma ile etkileme çabası” olarak da nitelendirilebilir bu bölümün yazım tarco, Ulysses hakkında bir çok kitap yazmış Stanley Sultan’ın dediği gibi.

Bazı Ulysses yorumcularına göre (Bu da kutsal kitap yorumcusu gibi bir ibare oldu gerçi:) alkol sonrası rehavet nedeniyle bu tarzda yazılmış olsa da, diğerleri bu bölümün Leoopold Bloom’un anlatım/yazım tarzında olduğunu söylüyor. Kitabın tamamından farklı olan havası bunu hissettiriyor bir parça (Gerçi tüm bölümler farklı bu kitapta:). Eğer böyle düşünürsek kitabın ilk bölümünün de genç anlatıcı-Stephen Dedalus’un tarzıyla yazılmış olması gerektiğini de öne sürebiliriz. Joyce’un, Stephen karakterini kendini esas alarak yarattığını düşündüğümüzde, bu olasılığın da geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Yine de belki biraz Dickensvari olan anlatımın kitabıın bu bölümünü kolaylaştırdığı söylenebilir.
Bölümün anlatım tarzı dışında olan biten fazla bir şey yok aslında. Stephen oldukça alkollü, Kafasını biraz toparlamış olan Bloom soluklanacak bir yer arıyor hem kendi hem de sevmeye başladığı bu genç için. Belki de hala kafasında eve dönmekle ilgili endişeler var. Ama Stephen’ın da bu akşam için döneceği uygun bir yerin olmaması da kendisini meşgul ediyor. Aslında düşünce tarzına alışabildiğimizde kitaptaki en insancıl karakterin Bloom olduğunu görebiliyoruz. Bu bölümün başında geçen İyi Samaritan (Ortodoks?) kavramına en uygun kişi de Bloom zaten.

İşsiz güçsüz eski soylu bir arkadaşı ile karşılaşıyor başlarda Stephen, Kısa bir konuşmadan sonra cebinde kalan 3 tekliği de ona veriyor (neyse ki Bloom parasını emniyete almış). Bloom’a söylediğinde Bloom klasik baba tavırlarıyla, kötü arkadaşlar vb. dikkat etmesi yönünde nasihat veriyor ona. Mulligan’a dünden karşı. Zaten Stephen’ı bu saatte ortada bıraktığı için ayrıca kıllanıyor. Kalacak yer sorunu da var Bloom’un kafasında, eve götürecek ama Molly’nin tepkisinden de korkuyor.

Yakınlarda bulunan bir taksici barınağına giriyorlar sonra . (Kahvehane- bizdeki çorbacılar gibi sanki, gerçi oldukça köçük resimlerde) Dükkanın sahibinin, İrlandalı Milliyetçi grubu Invincibles’dan (Kitapta özellikle Phoenix Park Cinayetleri ile ilgili yerlerde bolca geçiyor) Keçi Postu (Scape of Goat) olduğuna dair söylentiler var. Anlatıcı da başından sonuna kadar o adla anıyor adamı. Bloom kahveve çörek ısmarlıyor ve Keçi Postu servis yapıyor. Stephen ayılamamış hala.
Kızıl sakallı bir denizci muhabbete dakıyor ve Stephen’ın ismini öğrenince babasını tanıdığından bahsediyor. Stephen fazla oralı olmuyor Denizci Simon’un Stockholm’de iki yumurtayı iki şişeyle omzunun üstünden vurduğunu anlatınca Bloom bir karışıklık olabileceğini düşünüyor.. Denizci sonra bolca abartılı hikayeyle kitabın bu kısımlarını dolduruyor. Bloom adamın genelde salladığından emin.

Bu arada denizcinin seyahatlari Bloom’a eskiden çıktıkları turneleri hatırlatıyor. Yeni bir şeyle Molly’i Boylan uzaklaştırabileceğini düşünen Bloom Simon Dedalus’un otelde söylediği şarkıyı hatırlıyor. Benzer bir ses Stephen’da da olabilir elbette. Denizci konuyu bıçaklara oradan da Phoenix Park cinayetlerine getirince ortam bir süre sessizleşiyor, Keçi Postuna kaçamak bakışlar. Denizci daha sonra dövmelerini göstermeye başlıyor.
Bloom kapı girişinde Bridie Kelly’i fark ediyor aniden, hani “Sirenler”in sonunda yakalanmamak için vitrine baktığı yaşlı fahişe. Bu gez gazetenin arkasına saklanıyor ama Keçi Postu kovuyor kapıdan kadını. Bloom da fahişeliğin bir düzene otutulmasıyla ilgili ahkam kesiyor.
Daha sonraki pasajda kafası bulanık Stephen ile kendini onun kadar kültürlü göstermek isteyen Bloom’un yanlış anlaşılmalarla dolu diyalogu var İngiltere, İrlanda ve Katolik düşünce ile ilgili. Zaten diyaloglarda Bloom’un bir altta kalma endişesi olduğu öne çıkıyor bölüm boyunca. Stephen’ın genelde kaba, üstten bakan tavrını da alkolü olmasına ve zor aile yaşamına bağlıyor Bloom.

Barakada konu İrlandalı sembol isim Charles Parnell’e dönüyor, ölmemiş olabileceği dedikoduları var. Bloom Parnell’in şapskasını yerden alıp ona verdiği zamanı hatırlıyor. Bu arada barınak sahibi de Parnell’in yıkımı için metresi Kitty O’Shea’yı suçluyor. Bloom Parnell’i meclisten attrıan O’SHea’nın kocasına karşı Parnell ve kadının yanında- Molly’i hatırlattığı için belki de. Zaten daha sonra Molly’nin eski bir sahne fotoğrasını gösteriyor Stephen’a. Oldukça övüyor karısını, görünüşünü. Bu bölümü Bloom’un içten içe Boylan’ın yerine Stephen’ı koymak istemesi olarak yorumlayanlar da var. Yani kitabın kutsal üçlüsünü bir aşk üçgeni içinde birleştirmeye çalışanlar.

Daha sonra konu şarkılara geliyor. Bloom Stephen’ı evine kakao içmeye davet ediyor ve hesabı ödeyip çıkıyorlar. Yürürken Stephen belirsiz bir şarkı söylüyor Bloom için. Yani biz bir arabacının gözünden uzaklaştıklarını görüyoruz bölüm sonunda.
Bu bölümde biraz bilinçsiz de olsa iki ana karakterimizin yakınlaşmasını gördük. Bir sonraki bölümde ise genel bir sınava çekileceğiz herhalde. Yine metinde geçen bir şarkı ile veda edelim. 17. Bölümde görüşmek üzere.
[…] BÖLÜM – NAUSİKAAON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM-GÜNEŞİN ÖKÜZLERİON BEŞİNCİ BÖLÜM-KİRKEON ALTINCI BÖLÜM-EUMAEUSON YEDİNCİ BÖLÜM -İTHAKAON SEKİZİNCİ BÖLÜM- […]
BeğenBeğen