Merhabalar, nihayet tamamlıyoruz yolculuğumuzu. Hemen herkesin bir şekilde bir fikri olduğu Peneleope’a hoş geldiniz. Bu bölümde, şu ana kadar perde arkasında kalan ve Leopold Bloom ile Dublin ahalisi üzerinden tanımaya çalıştığımız Marion (Molly) Bloom’un kafasında bulacağız kendimizi. Ama her zaman olduğu gibi önce Odysseia’yı bitirelim ve şemalara bakalım.

Penelope daha ilk bölümden beri bildiğimiz gibi Odysseus’un yüzlerce talipli tarafından kuşatılmış karısı. Buna rağmen yaptığı çeşitli planlarla şu ana kadar kahramanımıza sadık kalmanın bir yolunu bulmuş. Belki de asıl kahraman kendisi – Homeros’un kitaplarındaki Yunan mitolojisine özgü o kadın imgesini göz ardı edersek. Dokuma tezgahında sürekli ördüğü bir kefen var mesela, Odysseus’un babası Leartes için. Kararını onu görkemli cenaze töreninden sonra vereceğini söylemiş, ama her gece de söküyor o gün. Evet, bir şekilde atlatmış taliplileri bu son güne kadar, şimdi de onları kana boğan bu adamı kılık değiştirmiş bir tanrı zannediyor başta. Ama Odysseus, o çok eski kimsenin bilmediği şeyleri bilme numarasıyla (Karyolasının hareket ettirilemediğini bilmesi) ikna etmeyi başarıyor karısını. Sonra yatıp, yeniden aşkla karınıyor ikisi de. Sabah da Odysseus erkenden kalkarak halkının yanına gidiyor.
Son bölüme kadar gelmenin rahatlığıyla fazla bir şey yazmamış şemalara Joyce.
Zaman: – (Linati’de ∞ olarak geçiyor),
Sahne: Yatak
Organ: Ten (Et – Linati’de yağ olarak geçiyor)
Sanat: –
Renk –
Simge: Dünya (Toprak)
Teknik: Monolog (Dişi) (Linati’de kabullenilmiş stilde monolog olarak geçiyor)
Anlam: Geçmiş Uykular

Zaman ve mekanla başlayalım isterseniz. Yatak Odysseus ile Penelope’un yeniden birleşmesinin anahtar simgesi, aynı zamanda baştan beri gördüğümüz Molly’nin bir nevi alamet-i farikası. Zaman için Erkmen sözlüğünde Molly’nin hayatını zamana göre biçimlendirmediği yazıyor. Gerçekten de görece kısa bir aralıkta geçen bilinç akışıyla dolu bu bölüm, ağırlığı geçmişte olmak üzere, bir çok zaman periyodundan kesitler getiriyor önümüze. Linati’de geçen sonsuzluk işaretini de boylu boyunca yatan bir sekiz sayısı (dişilik organı simgesi?) olarak düşünenler var. Yatakta geçen bu bölümüm toplam 8 cümleden oluşması vb. fikirler havada uçuşuyor yine burayla ilgili.
Evet toplamda sekiz paragraf ve 8 cümle var noktalama işaretleri ile birbirinden ayrılmamış. (Aslında Joyce bu bölümü normal bir şekilde yazıp işaretleri daha sonra çıkartmış galiba). Üstüne üstlük bölümün anlatım şekli, monolog ya da bilinç akışı. Peki bu okuma zevkimizi, ya da anlamamızı etkiliyor mu? Biraz göreceli, öncelikle bilinçakışı Stephen’ınki gibi sanat ve edebiyatla harmanlanmamış ya da Bay Bloom’un ki gibi dışarda gördüğü herşeyden etkilenip alakasız kelimelerin dahil olduğu bir şekilde değil. Yani yine daldan dala atlamalar, geri dönüşler var elbette, ama sanki kadın bir altın gününde konuşmaya başlıyor, 30 sayfa boyunca da susmuyor. (Arada aldığı yedi nefesi saymazsak).Böyle bakıldığında okunması kolay bir metin aslında. Yabancı terimler, tarihi ya da edebi gönderme yok fazla, sadece eski tanıdıklar eski yerler- çoğuna da kitaptan aşina olmuşuzdur zaten.
Penelope ile ilgili bir başka husus da bunun o lanetli (!) bölümlerden biri olması. Molly Bloom’un dilini bilemeyeceğiz ama bilincinin bir zinciri yok. Olan, biten, düşündüğü istediği, hissettiği her şeyi olanca açıklığıyla dile getiriyor, bu yüzden kitabın ilk yıllarında bir çok ülkede yasaklanmasına neden oluyor Nausikee ve Kirke bölümleri ile birlikte.

Yine ilk dönemlerde yeni yeşillenmeye başlayan feminist akımın da çok tepkisini alıyor Ulysses. Bir kadının zihninin yansımasının bu kadar ahlaksız olabileceğine inanmıyor dönemin öncü feministleri. Çoğu Joyce’un kadın aklını vanlış anladığı ve yansıttığı konusunda hemfikir.

Aslında edebiyatçılarda yıllar geçtikçe farklı şekillerde değerlendiriyorlar Molly’yi. Önce görmezden geliniyor, daha sonra Molly’yi – Joyce’a zarar vermemek için- tanrılaştırıyorlar bir nevi, cinsel dürtülerini baskılayan bir yeryüzü tanrısı, bir Gaia gibi. 50-60’larda dönemin anti-feminist etkisiyle kadına bir fahişe gibi saldırıyorlar. 70-80’lerdeki Molly ise arzuları ifade etmenin ve kadının çok özel bireyselliğinin simgesi haline geliyor bir nevi. Bu açıdan bakınca Joyce da bir nevi proto-feminist olarak görülüyor. Ne olursa olsun Molly içinden geldiği gibi konuşuyor (düşünüyor) ve biz de bir şekilde (keyifle, endişeyle, anlamsızca?) okuyoruz bölümü ve Joyce’un ancak 100 yıl sonra normalleşmeye başlayacak (başladı mı?) bu adımını hayranlıkla izliyoruz.

Tahminen bir önceki bölümde Bloom yattıktan bir kaç saat sonra yine yatakta başlıyor Penelope ve orada bitiyor. Bir iki defa araya giren dış sesler dışında tamamen Molly Bloom’un aklındakilerle idare ediyoruz. Bir ara galiba yatağa kahvaltı istemiş Leopold.,buna serzenişiyle başlıyoruz Molly’nin , bir de Evet kelimesiyle. Bölüm içinde bolca geçiyor Evet (Ben de kullanıyorum:) ve yine aynı kelime (kelime güruhu) ile bitiyor bölüm ve roman. Aşıklarından, eski yaşantısından, fantezilerinden, Ulysses’in geçtiği günkü olaylardan ve kocasından bahsediyor bolca.(Biraz da Boylan’dan) Molly eğitimsiz olmasına rağmen zeki, samimi ve kararlı. Kafası biraz karışık ama, bir o yana bir bu yana dönmesinden anlayabiliyoruz, Bay Bloom da grafiklerde bir yukarı çıkıyor, bir aşağıya iniyor. Ama her şeye rağmen olumlu bir şekilde (Yine evet ile:) bitiriyoruz Ulysses’i.
Bu kez cümleleri (dolayısıyla bölümü) açıklayıp okuma keyfinizi bozmak istemiyorum diğer bölümlerdeki gibi. Rahat bir bölüm nispeten, ama her hangi bir sorusu olanı cevaplayabilirim buradan. Bütün gün Bloom’un aklında olan Molly’ye yeni bir perspektiften bakmamızı sağlayan bu bölüm geçmişte de bolca okunmuş/oynanmış. İnternette Molly’nin monoloğu (Molly’s Soliloquy) olarak aratırsanız bulabilirsiniz. Ben de benzer bir kısa film ile veda edeyim artık size. Bölümleri toparlayıp internetteki kaynakları belirteceğim bir yazı daha olacak. Teşekkürler şu ana kadar takip ettiğiniz için.
[…] İLK BÖLÜM TELEMACHUSİKİNCİ BÖLÜM – NESTORÜÇÜNCÜ BÖLÜM – PROTEUSDÖRDÜNCÜ BÖLÜM – CALYPSOBEŞİNCİ BÖLÜM – LOTUS EATERSALTINCI BÖLÜM – HADESYEDİNCİ BÖLÜM-AİOLOSSEKİZİNCİ BOLUM-LESTRYGONİANYALİLARDOKUZUNCU BÖLÜM – SKYLLA VE KHARYBDİSONUNCU BÖLÜM-WANDERİNG ROCKSON BİRİNCİ BÖLÜM-SİRENLERON İKİNCİ BÖLÜM-KİKLOPLARON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM – NAUSİKAAON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM-GÜNEŞİN ÖKÜZLERİON BEŞİNCİ BÖLÜM-KİRKEON ALTINCI BÖLÜM-EUMAEUSON YEDİNCİ BÖLÜM -İTHAKAON SEKİZİNCİ BÖLÜM- PENELOPE […]
BeğenBeğen