Dört göz yola çıkmıştık. Konuşuyordu gözlerimiz haliyle. En sağdaki 852 bin dedi. Saman yolunu düşündüm, oraya kadar gidecek miydik? Önemli mi dedi en soldaki. Fazla uyuyan yoktu arkalarda. Biz de uyumamaya karar erdik. Ateş, su, toprak, hepsi farklı düşünüyordu hakkımızda. Asla uyanma demişti soldan üçüncü ve sağdan ikinci göz. Uyuyor numarasını yaptığını en başta anlamıştım zaten. Güven olmuyor bu gülerde isli gözlere diye atıldı soldan ikinci sağdan üçüncü olan, yaşadıklarının getirdiği kırışıklıklarla. İlk defa mı çıkıyorsunuz fezaya, dedi en sağdaki tekrar. Bilmiyordum oraya kadar çıkacağımızı gerçekten. 852 bin çıktı sadece kurumuş dudaklarımın arasından. Soldan ikinci gözle sağdan üçüncü göz bir koro halinde konuştu tek nefeste, uzay tutar ama beni diye. Beni tutmazdı, sadece yıldızların arkasına saklanmış çocuklar bazen bozuyordu asabımı, bir de uyuyor numarası yapan nemli gözler. Hayır ama dedi sağdan ikinci olan, nereye kadar devam edecek böyle. Benzin var mı o kadar dünyada. Sol göz, sol gözüm, bir numara, hemen aldı kontrolü eline. İyi bayramlar diledi önce herkese. Kadın ve çocukları can sallarına davet etti sonra. Başka bir dudak , bu kez ıslak, inanamadı olan bitene, kemancıları çağırdı çalmaları için hala. Hala çalmak önemli dedi en sağdaki göz, sağ gözün. Hep bir ağızdan bağırdık, otomatik mi diye bu portakal. Cevap gelmedi, otomatik ise kesin cevap gelirdi biliyorum. Uyuyan dev bile uyanmıştı sisli. 852 bin dedi kalanlarımıza. Bir ara bir burun sızlayacak oldu. Hemen döndü devran, en sol kulaktan girip en sağ kulaktan çıkmaya çalıştı garip ses. Ama 2. ve 3. kulakların arasında biraz oyalandı, hatta fazla oyalandı sanki, hızlı bir sürat motoru, yok süratli bir hız motoru ikiye ayırdı onu. Sesin sol kısmı süratle geri döndü sol beyne , sağdaki kısım rahatsız etmek istemedi, tatlıydı çünkü sağdaki parçalar. Şeker mi yoksa dedi benim kurumuş dudağım, olabilir miydi? Evet dedi portakal bu kez, sadece 852 bin. Hayat dedim, memat dedi. Uyku dedim, yok dedi. Nasıl kaybolabilirdik ki fezada. Ya da kaybolsaydık ya uzayda dört göz bir arada. Aşka giden her yol mübah dedi sağdan ikinci buğulu göz. Gerçekten on ikide kaçacak mısın dedim, evet dedi ıslak dudaklarıyla, ama çoktan geçmişti on ikiyi ve ilerlemekteydik son hızla. Otomatikti belki de bütün söylenenlerin aksine. Gülmeye başladı birden sağdakiler. Komik miydi kötücül bir halde, yoksa hoşuna mı gitmişti bütün olan biten. Asla bilemeyeceğiz dedi soldaki gözüm sağdakine. Beynimde hala geziyordu sesin sol yarısı. Galiba sonra uykum geldi ve ben uyudum. Ama sağ gözümü bir ara açtığımda dudaklarım farklı bir yolculuk yaptığını gördüm ıslak olanların yanına. Kapattım gözümü tekrar. 653 bin kalmıştır herhalde diye düşündüm. Güzel bir yolculuk olacaktı sanki.
