Marilyn Monroe’nun yukarıdaki fotoğrafını görmüş ve gülümsemişsinizdir eminim daha önce. Gazeteciler çoğunlukla bir karşıtlık, tezatlık (eş anlamlı kelimeleri böyle kullanmak daha artistik oluyor, pratikte hiç bir olayı olmasa da:) yaratmak için kullanırlar bu resmi. Edebiyat tarihinin en zor kitaplarından biri bu aptal sarışının elinde!
Öyle mi gerçekten? Aptal mı? Sarışın mı? Zor mu kitap? Gerek var mı hayatımızın bu en güzel çağında okumaya? Diğer soruları ir kenara bırakıp Marilyn Monroe’ya dönelim biz. Evet gerçekten de bitirmiş Ulysses’i bu dünyanın en bilinen siması. Film çekimleri dışında UCLA’da (Kaliforniya, Los Angeles İzzet Baysal Üniversitesi) edebiyat ve tarih dersleri alıyormuş. Kütüphanesinde Dostoyevski, Milton, Hemingway ve Keurac gibi yüzlerce yazarın kitabı bulunuyormuş. Yani aslında gördüğümüzün çok ötesinde bir Monroe var o fotoğraflarda.

Neyse, nereden çıktı derseniz bu M.M. hastalığı, kendisinin şiirlerini, özel notlarını ve mektuplarını içeren bir kitap çıkmış 2010 yılında. Bize de Artemis yayınlarından çevrilmiş 2014 yılında. Ama yeni baskısı yapılmadığından sadece sahaflarda bulunabiliyor artık. Ben ne yazık ki bunu daha yeni öğrenebildim, üstelik https://www.brainpickings.org diye siteden.
Evet kendisi hakkında yazılmış gerçekten çok sayıda kitap var, ama iç dünyasını yansıtan, kendiyle ilgili gerçek olan ne varsa bu kitapta var. Depresif bir kadın aslen Marylin ve bu intiharına kadar devam ediyor. O hüznü , yalnızlığı hissediyorsunuz bu şiirlerde. Benzer bir Marilyn’i 2012 yapımı “My Week with Marilyn” filminde de görebilirsiniz. Fazla uzatmadan birkaç örnek verelim şiirlerden. El yazıları kendisinin, çevirilerin bazıları Türkçe kitaptan bazıları benden. Okumak isteyenler için Nadir Kitap’ta 20 lira civarına satılıyor kitap. İyi okumalar.

Sadece parçalarımızın bir kısmı bir şekilde
Başkalarının parçalarına dokunabilecek-
Kişinin kendi gerçeği, gerçekten de onun kendi gerçeği.
Sadece başkasının bilgisi dahilinde olan parçaları paylaşabiliyor.
Ve bu yüzden büyük bir kısmında yalnızdır insan.
Doğanın kendisinde apaçık olması gerektiği gibi
–en iyi durumda belki de anlayışımızın
başkasının yalnızlığını aramasını sağlıyor.

Kahretsin keşke ölü olsaydım
kesinlikle var olmayan
buradan – her yerden gitmiş ama nasıl
Her zaman köprüler var – Brooklyn Köprüsü –
Ama o köprüyü seviyorum (oradan her şey güzel, hava çok temiz)
altından vızır vızır geçen arabalara rağmen yürümesi huzurlu.
Öyleyse başka bir köprü olmalı
çirkin, manzarasız bir tane – ama
ben özellikle bütün köprüleri seviyorum – onlarda
bir şey var, hem ben hiç çirkin bir köprü görmedim.

Hayat –
Ben her iki yönünüm
Her nasılsa rüzgarda bir örümcek ağı kadar güçlü
kalabiliyorum baş aşağı sarkarak
– ben daha çok soğuk ve parlak bir çiyde varım.
Ama boncuklu ışınlarım
bir tabloda gördüklerimin renginde – ah hayat
seni kandırdılar.