Günaydın Cumhuriyet. Gerçi sana dede demem lazım galiba ya da nine demem (İki yıl sonra dalya diyeceksin en amiyane tabirle). Aslında puantiyeli elbisesiyle “Liberte, Egalite, Frantelite” diye Fransız bayrağını neşeyle sallayan Republique’nin yanında seni hep bıyıklı bir erkek olarak düşündüm ben. Bıyığının şekli dönemden döneme değişse de o kızgın bakışların sadece doğum günlerinde yumuşuyordu sanki. Oysa o ilk doğduğunda ne kadar güzel, ne kadar parlakmışsın. Yoktum tabii orada, ama çok şey anlattılar senin hakkında. O zamanlar fazla bir ihtimal yokmuş aslında var olabilmen için, seni hayal eden bir avuç insan varmış sadece. Ama seni yaratma kararlılığı sadece tek bir kişide mevcutmuş. İşte senin şansın o tek kişinin bunu başarabilecek kadar özel birisi olmasında. Düzgün yönetilen, güçlü ve tam bağımsız bir ülke hayali varmış o adamın ve bunun için o Fransız kızı burada yaşatmasının gerekli olduğunu biliyormuş. Ve başarmış bunu her şeye ve herkese rağmen. Hatta dün gün boyu cep telefonlarında gördüğümüz “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” sözüyle müjdelemiş gelişini. O ilk yıllar , sen çocukken daha, her şey olabilidiğine hızlı ve güzel geçmiş. Ama daha sonra… Ya sen biliyorsun zaten bunları, can sıkmaya gerek yok. Doğum günün bugün. Yıllar boyu senin için şiirler yazıldı, şarkılar söylendi hep. Küçük çocuklar, koca koca insanlar hep senin doğum günlerini kutladı, tanklar geçti, itfaiyeler geçti, çocuklar geçti. Parlaktın galiba her zaman, ışığın, güneşin göz kamaştırdı marşlar boyunca. Herkes (hemen hemen) sevdi seni, bazıları emanet olarak gördü, bazıları kullanabilecekleri bir araç. Herkes bir şekilde sahiplendi ama. Bir dönem; bu pek eskimiş, parası neyse verelim yenisini getirelim, diyenlere karşı vücudunu siper edenler arasında ben de vardım tabii ki. Biliyordum çünkü her dönem değişen bıyığınla seni yıkmaya çalışanlar olsa da bir şekilde, eğilmeyeceğini, dimdik ayakta kalacağını. Ama bu doksan sekizinci doğum gününde karşımıza çıktığında yanıldığımı anladım. Tüm organlarını koparmışlar sanki, yürüyemiyorsun, muhakeme yeteneğin gitmiş, yönetemiyorsun kendini. Arkanda seni tutan, koruyan kollayan değil de sadece yönlendiren birileri var sanki, bir robot gibi hareket ediyorsun. El salla diyorlar sallıyorsun, konuş diyorlar konuşuyorsun. Bir şeyler söylüyorsun anlamsızca, benzer şeyleri belki eskisiyle. Ama o gözlerindeki acı herşeyi anlatıyor bana. Ben bu değilim diyorsun, bunu ben istemedim hiç. Biliyorum, gülmek istiyorsun o bıyığınla bugün de, doğum günün senin bugün. Hepimizin doğum günü. Ama şeyi de biliyorum, nasıl o imkansız ülkede doğmayı başardıysan, bugünleri de atlatmayı başaracaksın ve beraber söyleyeceğiz şarkıları iki yıl sonraki doğum gününde. Beraber güleceğiz herkese, daha iyi olacaksın, dengene kavuşmuş kuvvetlerini ayırmış olacaksın, biliyorum bunu. Biliyorum çünkü kendisi olmasa da hayalleri, düşünceleri hep bizimle birlikte o kararlı adamın ve şu ana kadar hiç yanılmadı işin doğrusu. O yüzden inanıyorum ben buna. Doğum günün kutlu olsun sevgili cumhuriyet, görüşmek üzere yüzüncü yaşında sağlıklı, mutlu ve yeniden ışık saçan halinle. Ha, bir de bıyığını kes o gün lütfen, çocuklar rahatsız oluyor öperken.
