S’io credesse che mia risposta fosse
A persona che mai tornasse al mondo,
Questa fiamma staria senza piu scosse.
Ma percioche giammai di questo fondo
Non torno vivo alcun, s’i’odo il vero,
Senza tema d’infamia ti rispondo.[1]
Hadi gidelim o zaman, sen ve ben
Akşam gökyüzüne doğru yayılırken
Uyuşmuş [2]bir hasta gibi ameliyat masasında,
Hadi, geçelim o bildik tenha sokaklardan
Tek gecelik ucuz otellerde yaşanan
Rahatsız gecelerin zayıf mırıltılarına
Ve talaşlı istiridye kabuğu restoranlarına
Hain bir amaca yönelik bıktırıcı münakaşalar
Gibi takip ediyor birbirilerini ardı ardına yollar
Seni o tek karşı konulmaz soruya götürüyorlar…
Ah, ama sorma “O da ne?” diye
Hadi devam edelim ziyaretimize
Odadan kadınlar geçip duruyorlar
Hepsi Mİchalengelo’dan konuşuyorlar
Sarı sis pencerenin camlarına sürttü sırtını,
Sarı duman Pencerenin camlarıyla burnunu kaşıdı,
Akşamın kenarlarını yaladı sokarak dilini içine
Biraz da giderlerde biriken gölcüklerle oyalandı
Sonra da bacalardan dökülen kurumlara bulanıp
Tam balkondan düşecekken, sıçradı ileriye aniden
Ve serin bir Ekim gecesi olduğunu fark edince,
Kıvrıla kıvrıla girdi evine ve uykuya daldı hemen
Ve gelecek zamanı elbet
Sokaklarda kayarak, pencerelerin camlarına
Sırtını sürten o sarı sisin
Gelecek zamanı, zamanı gelecek
Tanışacağın yüzlerle tanışmak için bir yüz hazırlamaya
Gelecek öldürmenin ve yaratmanın zamanı
Ve kaldırılıp tabağına bir soru bırakan ellerin
Bütün işlerin ve günlerinin ve zamanı[3]
Senin ve benim zamanımız bir de
Ve hala yüzlerce kararsızlığın zamanı
Ve yüzlerce hayalin ve düzeltmelerinin zamanı.
Gelecek çay ve kızarmış ekmekten önce.
Odada kadınlar geçip duruyorlar
Hepsi Mİchalengelo’dan konuşuyorlar
Ve gelecek zamanı elbet
“Cesaret, Cesaret edebilir miyim?” diye düşünmenin
Arkamı dönüp merdivenlerden inmenin
Kel bir nokta tam ortasında tepemin-
(Diyecekler ki ”Nasıl da zayıflamış saçları”)
Sabahlığım, dimdik çeneme kadar uzanan yakası
Pahalı ama mütevazı kravatım, basit bir iğne takılı
(Diyecekler ki ”Ama kolları, ayaklı niye böyle zayıf kaldı?”)
Cesaret edebilir miyim
Evreni rahatsız etmeye?
Bir dakika yeter kararlar ve düzeltmeler için
Ama yine bir dakikada tersine döner her şey.
Biliyorum çünkü biliyorum zaten hepsini ben.
Biliyorum akşamları, sabahları, öğlenleri
Kahve kaşıkları ile ölçtüm ömrümü, günlerimi
Ötedeki odada çalan müziğin arasında gelen,
Ölümcül düşüşle giderek kesilen konuşmaları da biliyorum.
Öyleyse nasıl kalkışabilirim böyle bir şeye ?
Ve gözleri de biliyorum zaten, biliyorum hepsini ben.
Sizi basmakalıp bir cümleye hapseden gözleri
Ve ben o cümlenin içinde, bir çivide sallanırken
Ve ben çivilenmiş bir halde duvara kıvranırken
Nasıl başlayabilirim ki hal böyleyken
Tükürmeye günlerimin ve hallerimin izmaritlerini?
Evet , nasıl kalkışabilirim böyle bir şeye ?
Ve kolları da biliyorum zaten, biliyorum hepsini ben.
Bilezikli kolları ve beyazlığı ve çıplak teni
(Ama birazcık ışık gelince görünür açık kahve tüyleri!)
Parfüm mü yoksa bir elbiseden gelen,
Uzaklaştırıyor bu kadar kendimi benden?
Masanın üzerinde ya da şala sarılmış kolları biliyorum ben
Peki , kalkışmalı mıyım artık bu şeye?
Peki , nasıl başlamam gerek?
Şey mi desem, akşamın karanlığında dar sokaklardan geçip,
Pencerelerden sarkan kolları sıvanmış yalnız adamların
Pipolarından çıkan dumanları izledim ben.
Bir çift yıpranmış kıskaç olmalıydım
Sessiz denizlerin dibinde kaçışan
Ve ikindi, akşam, çok güzel uyuyor !
Uzun parmaklarla okşanmış,
Sızmış…yorgun…ya da hasta numarası yapmış
İşte senin ve benim aramda, yerde uzanıyor.
Acaba; çaydan, keklerden ve buzlardan sonra ,
Gücüm var mı biraz, bu anı zora koşmaya?
Ama, ağlasam ve oruç tutsam, ağlasam ve dua etsem de
Kafamı (hafiften kelleşmiş) bir tepside önümde görsem de[4]
Ben peygamber değilim- çok büyük bir şey yok gerçekte
Azametimin göz kırptığı anı gördüm yüzüme
Ebedi uşağın paltomu tuttuğunu gördüm ve sırıttığını sinsice
Ve uzun lafın kısası, korkmuştum ölesiye.
Peki, sonuçta değer miydi hiç
Fincanlardan, marmelattan ve çaydan sonra
Porselenlerin arasında, sizin ve benim konuşmamızın arasında
Gerçekten değer miydi
Bir gülücükle geçitirmeye meseleyi,
Bir topun içerisine sıkıştırıp tüm evreni
O (some?)karşı konulmaz soruya doğru yuvarlamaya,
Demeye “Ben Lazarus’um ,geri döndüm ölümden,
Herşeyi anlatmak için döndüm, Anlatmalıyım her şeyi-“
Peki ya bir kadın başının altına yastık koyarken
Derse” Ben hiç bunu kastetmemiştim ki
Gerçekten bu degildi”
Peki, sonuçta değer miydi hiç
Gerçekten değer miydi
Günbatımlarından, avlulardan ve yıkanmış sokaklardan sonra
Romanlardan sonra, fincanlardan sonra, yeri sıyıran eteklerden sonra
İşte bunlardan ve daha bir çok şeyden sonra?
İmkanı yok tam olarak kastettiğimi söylemenin!
Ama sihirli bir lamba bir perdeye yansıtabilse, şemasını çıkartıp sinirlerimin:
Gerçekten değer miydi
Peki birisi yastık koyarken, ya da şalını atarken ileri
Pencereye dönüp derse
Derse” Gerçekten bu degildi
Ben hiç bunu kastetmemiştim ki”
Yo, ben Prens Hamlet değilim, olamazdım da zaten
Yandaki lortlardan biriyim, hani o hızlandıran
Olayların gidişatını, bir iki sahneyi başlatan,
Prense öğüt veren, basit bir piyon gerçekten
Uyumlu, işe yaradığı için memnun
Politik , tedbirli, çok dikkatli ama
Büyük laflar yapar ağzı ama bir parça odun
Bazı zamanlarda-aslında- tamamen saçma
Bazı zamanlarda “Soytarı” tamamen
Yaşlanıyorum…yaşlanıyorum….
Pantolonumun paçalarını kıvıracağım biliyorum
Saçımı arkadan mı ayırsam? Cesaretim var mı bir şeftali yemeye?
Beyaz flanel pantolon giyip , yürüyebilirim sahilde .
Denizkızlarının şarkı söylediklerini duydum birbirlerine
Bana söyleyeceklerini sanmıyorum ama
Gördüm onları denize doğru sürerken dalgaları
Rüzgar suya vururken ak ve kara
Tarıyorlardı dalgaların ak saçlarını püsküren arkaya
Oyalandık bir süre denizin salonlarında
Boyunlarında kızıl ve boz çelenkleriyle denizin kızlarının yanında
Boğulduk sonra, insan sesleriyle uyanınca.
[1] Eğer Yanıtımın Yeryüzüne
Dönecek Birine Verildiğine
İnansaydım, Sesi Soluğu Kesilirdi Bu Alevin;
Duyduklarım Doğruysa, Kimse
Canlı Çıkamamış Buradan, Bu Nedenle
ihanet tasası taşımadan yanıt veriyorum işte. …
Dante, İlahi Komedya,Cehennem, Yirmi Yedinci Kanto, (Oğlak Yayınları, Rekin Teksoy çevirisi)
[2] Şirde etherized kullanılıyor, hem eter hem de gökyüzü anlamına geliyor bu kelime
[3] “İşlerve Günler”Hesiodos’un şiiri
[4] İncilde Vaftizci Yahya’nınn kesilip bir tepside Salome’ye getirilen kellesine gönderme