J.Alfred Prufrock’un Aşk Şarkısı -T.S.Eliot (Başka Bir Çeviri)

 S’io credesse che mia risposta fosse
 A persona che mai tornasse al mondo,
 Questa fiamma staria senza piu scosse.
 Ma percioche giammai di questo fondo
 Non torno vivo alcun, s’i’odo il vero,
 Senza tema d’infamia ti rispondo.[1]

Hadi gidelim o zaman, sen ve ben

Akşam gökyüzüne doğru yayılırken

Uyuşmuş [2]bir hasta gibi ameliyat masasında,

Hadi, geçelim o bildik tenha sokaklardan

Tek gecelik ucuz otellerde yaşanan

Rahatsız gecelerin zayıf mırıltılarına

Ve talaşlı istiridye kabuğu restoranlarına

Hain bir amaca yönelik bıktırıcı münakaşalar

Gibi takip ediyor birbirilerini ardı ardına yollar

Seni o tek karşı konulmaz soruya götürüyorlar…

Ah, ama sorma “O da ne?” diye

Hadi devam edelim ziyaretimize

Odadan kadınlar geçip duruyorlar

Hepsi Mİchalengelo’dan konuşuyorlar

Sarı sis pencerenin camlarına sürttü sırtını,

Sarı duman Pencerenin camlarıyla burnunu kaşıdı,

Akşamın kenarlarını yaladı sokarak dilini içine

Biraz da giderlerde biriken gölcüklerle oyalandı

Sonra da bacalardan dökülen kurumlara bulanıp

Tam balkondan düşecekken,  sıçradı ileriye aniden

Ve serin bir Ekim gecesi olduğunu fark edince,

 Kıvrıla kıvrıla girdi evine ve uykuya daldı hemen

Ve gelecek zamanı elbet

Sokaklarda kayarak, pencerelerin camlarına

Sırtını sürten o sarı sisin

Gelecek zamanı, zamanı gelecek

Tanışacağın yüzlerle tanışmak için bir yüz hazırlamaya

Gelecek öldürmenin ve yaratmanın zamanı

Ve kaldırılıp tabağına bir soru bırakan ellerin

Bütün işlerin  ve günlerinin ve zamanı[3]

Senin ve benim zamanımız  bir de

Ve hala yüzlerce kararsızlığın zamanı

Ve yüzlerce hayalin ve düzeltmelerinin zamanı.

Gelecek çay ve kızarmış ekmekten önce.

 Odada kadınlar geçip duruyorlar

Hepsi Mİchalengelo’dan konuşuyorlar

Ve gelecek zamanı elbet

“Cesaret, Cesaret edebilir miyim?” diye düşünmenin

Arkamı dönüp merdivenlerden inmenin

Kel bir nokta tam ortasında tepemin-

(Diyecekler ki ”Nasıl da zayıflamış saçları”)

Sabahlığım, dimdik çeneme kadar uzanan yakası

Pahalı ama mütevazı kravatım, basit bir iğne takılı

(Diyecekler ki ”Ama kolları, ayaklı niye böyle zayıf kaldı?”)

Cesaret edebilir miyim

Evreni rahatsız etmeye?

Bir dakika yeter kararlar ve düzeltmeler için

Ama yine bir dakikada tersine döner her şey.

Biliyorum çünkü biliyorum zaten hepsini ben.

Biliyorum akşamları, sabahları, öğlenleri

Kahve kaşıkları ile ölçtüm ömrümü, günlerimi

Ötedeki odada çalan müziğin arasında gelen,

Ölümcül düşüşle giderek kesilen konuşmaları da biliyorum.

      Öyleyse  nasıl kalkışabilirim böyle bir şeye ?

Ve gözleri de biliyorum zaten, biliyorum hepsini ben.

Sizi basmakalıp bir cümleye hapseden gözleri

Ve ben o cümlenin içinde, bir çivide sallanırken

Ve ben çivilenmiş bir halde duvara kıvranırken

Nasıl başlayabilirim ki hal böyleyken

Tükürmeye günlerimin ve hallerimin izmaritlerini?

      Evet , nasıl kalkışabilirim böyle bir şeye ?

Ve kolları da biliyorum zaten, biliyorum hepsini ben.

Bilezikli kolları ve beyazlığı  ve çıplak teni

(Ama birazcık ışık gelince görünür açık kahve tüyleri!)

Parfüm mü yoksa bir elbiseden gelen,

Uzaklaştırıyor bu kadar kendimi benden?

Masanın üzerinde ya da şala sarılmış kolları biliyorum ben

      Peki , kalkışmalı mıyım artık bu şeye?

      Peki , nasıl başlamam gerek?

Şey mi desem,  akşamın karanlığında dar sokaklardan geçip,

Pencerelerden sarkan kolları sıvanmış yalnız adamların

Pipolarından çıkan dumanları izledim ben.

Bir çift yıpranmış kıskaç olmalıydım

Sessiz denizlerin dibinde kaçışan

Ve ikindi, akşam, çok güzel uyuyor !

Uzun parmaklarla okşanmış,

Sızmış…yorgun…ya da hasta numarası yapmış

İşte senin ve benim aramda, yerde uzanıyor.

Acaba; çaydan, keklerden ve buzlardan sonra ,

Gücüm var mı biraz, bu anı zora koşmaya?

Ama, ağlasam ve oruç tutsam, ağlasam  ve dua etsem de

Kafamı (hafiften kelleşmiş) bir tepside önümde görsem de[4]

Ben  peygamber değilim- çok büyük bir şey yok gerçekte

Azametimin göz kırptığı anı gördüm yüzüme

Ebedi uşağın paltomu tuttuğunu gördüm ve sırıttığını sinsice

Ve uzun lafın kısası, korkmuştum  ölesiye.

Peki, sonuçta değer miydi hiç

Fincanlardan, marmelattan ve çaydan sonra

Porselenlerin arasında, sizin ve benim konuşmamızın arasında

Gerçekten değer miydi

Bir gülücükle geçitirmeye  meseleyi,

Bir topun içerisine sıkıştırıp tüm evreni

O (some?)karşı konulmaz soruya doğru yuvarlamaya,

Demeye “Ben Lazarus’um ,geri döndüm ölümden,

Herşeyi anlatmak için döndüm, Anlatmalıyım her şeyi-“

Peki ya bir kadın başının altına yastık koyarken

                Derse” Ben hiç bunu kastetmemiştim ki

                Gerçekten bu degildi”

Peki, sonuçta değer miydi hiç

Gerçekten değer miydi

Günbatımlarından, avlulardan ve yıkanmış sokaklardan sonra

Romanlardan sonra, fincanlardan sonra, yeri sıyıran eteklerden sonra

İşte bunlardan ve daha bir çok şeyden sonra?

İmkanı yok tam olarak kastettiğimi söylemenin!

Ama sihirli bir lamba bir perdeye yansıtabilse, şemasını çıkartıp sinirlerimin:

Gerçekten değer miydi

Peki  birisi yastık koyarken, ya da şalını atarken ileri

Pencereye dönüp derse

                Derse” Gerçekten bu degildi

                Ben hiç bunu kastetmemiştim ki”

Yo, ben Prens Hamlet değilim, olamazdım da zaten

Yandaki  lortlardan biriyim, hani o hızlandıran

Olayların gidişatını, bir iki sahneyi başlatan,

Prense öğüt veren, basit bir piyon gerçekten

Uyumlu, işe yaradığı için memnun

Politik , tedbirli,  çok dikkatli ama

Büyük laflar yapar ağzı ama bir parça odun

Bazı zamanlarda-aslında- tamamen saçma

Bazı zamanlarda  “Soytarı” tamamen

Yaşlanıyorum…yaşlanıyorum….

Pantolonumun paçalarını kıvıracağım biliyorum

Saçımı arkadan mı ayırsam? Cesaretim var mı bir şeftali yemeye?

Beyaz flanel pantolon giyip , yürüyebilirim sahilde .

Denizkızlarının şarkı söylediklerini duydum birbirlerine

Bana söyleyeceklerini sanmıyorum ama

Gördüm onları denize doğru sürerken dalgaları

Rüzgar suya vururken ak ve kara 

Tarıyorlardı dalgaların ak saçlarını püsküren  arkaya

Oyalandık bir süre denizin salonlarında

Boyunlarında kızıl ve boz çelenkleriyle denizin kızlarının yanında

Boğulduk sonra,  insan sesleriyle uyanınca.


[1] Eğer Yanıtımın Yeryüzüne
Dönecek Birine Verildiğine
İnansaydım, Sesi Soluğu Kesilirdi Bu Alevin;
Duyduklarım Doğruysa, Kimse
Canlı Çıkamamış Buradan, Bu Nedenle
ihanet tasası taşımadan yanıt veriyorum işte. …
Dante, İlahi Komedya,Cehennem, Yirmi Yedinci Kanto, (Oğlak Yayınları, Rekin Teksoy çevirisi)

[2] Şirde etherized kullanılıyor, hem eter hem de gökyüzü anlamına geliyor bu kelime

[3] “İşlerve Günler”Hesiodos’un şiiri

[4] İncilde Vaftizci Yahya’nınn kesilip bir tepside Salome’ye getirilen kellesine gönderme

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s