Ur-Faşizm ve İçinde Bulunabilecek 14 Öğe ya da Eco’ya Göre Faşizm

Umberto Eco’nun 1994 yılında NY Review dergisine yazdığı bir makale var Ur-Fachism diye. O bildiğimiz samimi diliyle faşizmi anlatıyor Eco, ama İtalyan Faşizmi, Nazizm ya da Stalin Totalitarizmi değil. Politik ya da ideolojik olarak farklı görüşler içerse de, faşist yönetimlerde ortak bazı şeyler olduğunu söylüyor ünlü yazar ve bunu Ur-faşizm ya da Ebedi Faşizm olarak tanımlıyor.  Ur ön eki Almancada ilkel anlamına geliyor, buradan ilkel faşizm olarak düşünebiliriz ama kök faşizm olarak da adlandıranlar var bu kavramı.  

Makale Eco’nun Mussolini’nin (Duce) gölgesi altında geçen çocukluğuyla başlıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında faşistler, demokratlar, direnişçiler ve Nazilerle geçen dönemlerden sonra hoş bir anekdot var. Savaş bitip partizanlar Milan’ı ele geçirdiklerinde,  General Badoglio’nun destekçilerinden biri (Momo) konuşma yapmak üzere balkona çıkıyor. Hayatı Duce’un o (bazılarını ezberlemek zorunda olduğu) belagatli müthiş konuşmalarıyla geçen Eco da diğer çocuklarla birlikte bu konuşmayı bekliyor sabırsızlıkla.  Mimo balkona çıkıyor ve “Yurttaşlar, dostlarım, Bir çok acı verici fedakarlıktan sonra işte buradayız.  Özgürlük için canını verenlere armağan olsun bu zafer” deyip iniyor. O anda küçük Umberto konuşma özgürlüğünün aynı zamanda retorikken (o etkili nutuklardan) kurtulma olduğunu anlıyor.

Amerikalıların gelişi, Direnişçiler, Soykırım’ın fark edilmesi,  ülkeyi kimin kurtardığı, faşist partiler, Nazivari oluşumlar,  Mussolini Faşizminin felsefi temellerden yoksun kalması nedeniyle totalitarizm olarak zayıf görünmesi , Avrupa’nın üzerinde dolaşması muhtemel başka bir hayalet makalede anlatılan diğer şeyler. Faşizmin diğer hareketlerin arasından sıyrılarak karşılaştığımız her türlü totaliter harekette dilimize pelesenk olmasını da atlamamış Eco.

Peki ne bu anlattığı Faşizm, bakalım:

“Faşizm, çok amaçlı bir terim haline geldi, çünkü insan faşist bir rejimden bir veya daha fazla özellik çıkarılabilir ve yine de faşist olarak tanınabilir. Emperyalizmi faşizmden çıkarın ve hala Franco ve Salazar var. Sömürgeciliği ortadan kaldırırsanız, Ustash’lerin Balkan faşizmine sahip olursunuz. İtalyan faşizmine radikal bir anti-kapitalizmi ekleyin ve Ezra Pound’a sahipsiniz. Bir Kelt mitolojisi ve Kase mistisizmi (resmi faşizme tamamen yabancı) kültünü ekleyin ve en saygın faşist gurulardan biri olan Julius Evola’ya sahipsiniz.

Ancak bu belirsizliğe rağmen, Ur-Faşizm veya Ebedi Faşizm olarak adlandırmak istediğim tipik özelliklerin bir listesini özetlemenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Bu özellikler bir sistem içinde düzenlenemez; birçoğu birbiriyle çelişir ve aynı zamanda diğer türden despotizm veya fanatizm için de tipiktir. Ancak faşizmin oluşabilmesine izin vermek için bunlardan birinin bulunması yeterli.”

Ve işte o tipik özellikler.  

  1. Gelenek Kültü: Geleneksellik elbette ki faşizmden çok daha eski, mesela Helenistik dönemdeki klasik Yunan akılcılığına karşı oluşan tepkilerde de görünüyor. Buradaki olay aslen geçmişe övgü. Oluşan yeni akımların, yeni bilgilerin geçmişteki esas bilgiyi yok etmesinden korkuluyor bir nevi. İhtiyacımız olan şey görkemli geçmişimizde gelenekçilere göre. Aklıma gelen ilk örnek harf devrimi – mezar taşı ikilemi 🙂 Eco her faşist hareketin müfredatında geleneksel düşünce adamlarını bulabileceğimizi söylüyor.
  2.  Modernizmin Reddi: Gelenekselci filozoflar karşı çıkmasına rağmen, hem Naziler hem de Faşistler teknolojiyi kabullenmiştir. Ama, örneğin,  Nazilerin endüstriyel başarılarıyla gurur duymalarına rağmen, bu Kan ve Toprak öğretisini esas alan ideolojilerinin yüzeysel bir kısmı. Aslında modern dünyanın reddi, kapitalist yaşam tarzının, 1789 çağının, aydınlanmanın, akıl çağının yani  modern ahlaksızlığın başlangıcının yalanlarını çürütmeye dayanıyor. Bu açıdan bakılınca ur-faşizm irrasyonalizm olarak da tanımlanabilir.
  3.  Eylem için Eylem:  Eylem zaten kendi içinde güzel olduğundan, herhangi bir ön düşünce ya da hazırlık  olmadan yapılmalıdır. Düşünce bir tür zayıflıktır. Bu nedenle kültür, eleştirel tutumlarla özdeşleştirildiği sürece şüphelidir. Entelektüel dünyaya güvensizlik her zaman Ur-Faşizmin bir belirtisi olmuştur.  Goering’in (“Kültür konuşmasını duyduğumda silahıma uzanıyorum”, “yozlaşmış entelektüeller”,  “üniversiteler kızılların (terör) yuvasıdır” gibi ifadeleri sıklıkla kullandığı kayıtlarda mevcuttur. Faşist kültürün resmi  entelektüellerinin, geleneksel değerlere ihanet ettikleri için çoğunlukla modern kültüre ve liberal entelijansiyaya saldırdıkları bilinmekteydi.
  4. Farklı Düşüncelere Prim Vermemek: Hiçbir sinkretik inanç analitik eleştiye karşı dayanamaz. Eleştiri ruhu ayrım yapılmasına olanak verir, bu da modernleşme işaretidir. Modern kültürde bilim insanları uzlaşmazlığı bilgiye ulaşmanın en önemli yolı olarak görürler. Ur-faşizmde ise uzlaşmazlık (Liderden farklı düşünmek) ihanettir.
  5. Farklı Olandan Korkmak:  Ur-Faşizm, (etnik, dini, cinsel pratikleri açısından ) doğal farklılık korkusunu sömürerek ve şiddetlendirerek büyür . Faşist bir hareketin ilk çağrısı, davetsiz misafirlere yönelik bir çağrıdır. Dolayısıyla Ur-Faşizm tanımı gereği ırkçıdır.
  6. Hayal Kırıklığı Yaşamış Bir Toplumsal Taban: Tarihsel faşizmin en tipik özelliklerinden biri, hayal kırıklığına uğramış bir orta sınıfa, ekonomik bir krizden veya politik aşağılama duygularından mustarip olan ve alt sosyal grupların baskısından korkan bir sınıfa hitap etmesiydi. Zamanımızda, eski “proleterler” küçük burjuva hale gelirken (ve lümpen büyük ölçüde siyasi sahneden dışlanırken), yarının faşizmi takipçilerini, bu yeni çoğunlukta bulacaktır.
  7. Komplo Teorileri (Büyük Resim) :  Ur-Faşizm, açık bir sosyal kimlikten mahrum hisseden insanlara tek ayrıcalıklarının aynı ülkede doğmak ( ya da aynı dine, aynı milliyete sahip olmak) olduğunu söylüyor. Milliyetçiliğin kaynağı budur. Üstelik bir millete kimlik verebilecekler sadece düşmanlarıdır. Dolayısıyla, Ur-Faşist psikolojinin kökeninde (muhtemelen uluslararası) bir komplo takıntısı vardır. Takipçiler kendilerini kuşatılmış hissetmelidir. Konuyu çözmenin en kolay yolu yabancı düşmanlığına başvurmaktır. Ancak olay örgüsü içeriden de gelmelidir: Yahudiler genellikle en iyi hedeftir çünkü aynı zamanda içeride ve dışarıda olma avantajına sahiptirler.
  8. Düşmanın Hem Güçlü Hem de Zayıf Olması:  Ur-faşizm’de retorik, takipçilerini düşmanlarının refahından, siyasi gücünden korkmaya,  aynı zamanda onları kolaylıkla alt edilebileceğine inandırmak üzere sürekli değişir. Ur-Faşizmin düşmanları hem çok kuvvetlidir, her zaman bir komplo içindedir, hem de kolaylıkla tanımlanabilecek kadar şeffaf, kolaylıkla alt edilebilecek kadar zayıftır.
  9. Savaş İçin Yaşama: Ur-faşizm’de yaşam mücadelesinden çok mücadele için yaşam vardır. Barış düşmanın ülkeyi ele geçirmek için çevirdiği kötü bir oyundur. BU sebeple devamlı bir savaş hali mevcuttur. Ama bu öngörüye göre eninde sonunda son bir büyük savaş olacak ve dünya ele geçirilecektir. Ondan sonraki barış hali ise bu görüşle zıtlık oluşturmaktadır. Bu ikilemi çözebilen bir faşist lider henüz çıkmamıştır.
  10. Popüler Elitizm : Her vatandaş dünyanın en iyi insanlardandır, parti üyeleri vatandaşlar arasında en iyileridir, her vatandaş partiye üye olabilir (veya olmalıdır). Ancak plebler olmadan asilzadeler olamaz. Aslında gücünün kendisine demokratik olarak devredilmediğini, zorla fethedildiğini bilen Önder, gücünün kitlelerin (bir hükümdara ihtiyaç duyacak ve hak edecek kadar) zayıflığına dayandığını da bilir. Grup hiyerarşik olarak örgütlendiğinden her alt lider kendi astlarından nefret eder ve her biri altını hor görür. Bu, kitle elitizmi duygusunu güçlendirir.
  11. Kahramanlık ve Ölüm: Böyle bir perspektifte herkes kahraman olmak için eğitilir. Her mitolojide kahraman istisnai bir varlıktır, ancak Ur-Faşist ideolojide kahramanlık normaldir. Bu kahramanlık kültü, ölüm kültü ile sıkıca bağlantılıdır. Falangistlerin sloganının Viva la Muerte (Yaşasın Ölüm) olması tesadüf değildir. Faşist olmayan toplumlarda, halktan halka ölümün tatsız olduğu, ancak haysiyetle yüzleşilmesi gerektiği söylenir; müminlere doğaüstü bir mutluluğa ulaşmanın acı verici yolu olduğu söylenir. Buna karşılık, Ur-Faşist kahramanı, kahramanca bir yaşam için en iyi ödül olarak belirlenen kahramanca ölümü arzular. Ur-Faşist kahraman ölmek için sabırsızlanır, bu sabırsızlıkla diğer insanları daha sık ölüme gönderir.
  12. Maçoluk ve Silahlanma: Ur Sürekli savaş ve sürekli kahramanlık, oynanması zor bir oyundur. Bu nedenle Ur-Faşizm irade gücünü daha çok  cinsel konularda kullanır. Bu, maçoluğun kökenidir (hem kadınları küçümseme hem de eşcinselliğe, standart olmayan cinsel alışkanlıklara karşı hoşgörüsüzlük ve kınama anlamına gelir) Seks bile oynanması kolay olmayan bir oyun olduğundan Ur-Faşist, silahlarla oynar. Bu oyun ona, savaş ve seksin yerine ikame edilen bir fallusa erişme fantezisi sağlar.
  13. Popülizm:  Ur-faşizmin seçici bir popülizme, niteliksel bir popülizme dayandığı söylenebilir. Ur-Faşizm’e göre, bireylerin birey olarak hakları yoktur ve halk, Ortak İrade’yi ifade eden bir nitelik, yekpare bir varlık olarak düşünülmüştür. Büyük miktarda insan ortak bir iradeye sahip olamayacağından, Lider, onların tercümanı gibi davranır. Yetki verme yetkisini kaybeden vatandaşlar harekete geçmez; sadece Halk rolünü oynamaya çağrılırlar. Dolayısıyla Halk sadece teatral bir kurgudur. Niteliksel popülizmin güzel bir örneğine sahip olmak için artık Roma’daki Piazza Venezia’ya veya Nürnberg Stadyumu’na ihtiyacımız yok, onun yerine  seçilmiş bir grup vatandaşın duygusal tepkisinin Halkın Sesi olarak sunulabileceği ve kabul edilebileceği bir TV veya İnternet popülizmi var. Niteliksel popülizmi nedeniyle Ur-Faşizm, “çürümüş” parlamenter hükümetlere karşı olmalıdır. Bir politikacının, artık Halkın Sesini temsil etmediği için bir parlamentonun meşruiyeti konusunda şüphe duyduğu  her yerde, Ur-Faşizmi görebiliriz.
  14. Yeni Dil: Yeni Dil Orwell tarafından 1984’de Ingsoc’un resmi dili olarak icat edilmişti. Ancak Ur-Faşizminin unsurları, farklı diktatörlük biçimleriyle ortaktır. Tüm Nazi veya Faşist okul kitapları, karmaşık ve eleştirel akıl yürütme araçlarını sınırlamak için fakirleştirilmiş bir kelime dağarcığından ve temel bir sözdiziminden yararlanmıştır. Ancak, popüler bir talk şovun görünüşte masum şeklini alsalar bile, diğer YeniDil türlerini tanımlamaya hazır olmalıyız.

Evet, tarih boyunca karşılaştığımız bir çok Ur-Faşist unsurunu günümüzde de görüyoruz. Gelecekte de göreceğiz belki.  Eco’nun deyişiyle, Ur-Faşizm hala çevremizde, bazen sivil giyimli. Biri çıkıp  ‘Auschwitz’i yeniden açmak istiyorum, Siyah Gömleklerin İtalyan meydanlarında tekrar yürümesini  istiyorum’ dese bizim için çok daha kolay olurdu. Hayat o kadar basit değil ne yazık ki. Ur-Faşizm, en masum kıyafetlerle  geri dönebilir. Bizim görevimiz dünyanın neresinde, ne zaman olursa onu ortaya çıkarmaktır. Çünkü Özgürlük ve bağımsızlık bitmeyen bir görevdir.

Eco makalesini Franco Fortini’nin bir şiiriyle bitiriyor. Elimden geldiği kadar çevireceğim. Makalenin tamamını merak edenler buradan ulaşabilir.

 Köprünün korkuluklarında
 Asılanların kafaları
 Derenin akışında
 Asılanların salyaları
  
 Pazarlarda taşların üzerinde
 Sıraya dizilip vurulanların tırnakları
 Açık alanlardaki açık yerlerde
 Sıraya dizilip vurulanların diş kalıntıları
  
 Havayı ısırıyor, taşları ısırıyor
 Bedenimiz artık insan değil
 Havayı ısırıyor, Taşları ısırıyor
 Kalplerimiz artık insan değil
  
 Ama ölülerin gözlerinde yazıyor
 Ve dünyaya özgürlük getirecek
 Ama ölüler ellerinde sıkıca tutuyor
 Adalet yerini bulacak.
   

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s