Kitap notları (Eski Notlar) – 1

David Eddings – Kehanetin Oyuncağı (Aslında Tüm Serileri)

David Eddings’in Belgariad ve Mallarion serilerini okuyalı 20 yıl gibi oldu. Bu süre zarfında kitapları keyifli bir şeyler okumak isteyen herkese tavsiye ettim. Ellenium ve Tamuli serilerini de okursanız, yazarın (ya da yazarların, eşiyle birlikte yazdığını göz önüne alırsak) fazla tekrara düştüğü, hep birbirine benzeyen stereotip karakterler yarattığı,iyilerin fazlasıyla mükemmel, kötülerin de fazlasıyla kötü olduğu gibi çıkarımlarda bulunabilirsiniz. Ama gerek anlatım dili, gerekse insanı yarattığı dünyanın içine çekmedeki başarısı, bu serilerin sadece fantastik edebiyat sevenlere değil, bir kitabı zevk almak için okuyan herkese hitap etmesini sağlamıştır. Kötü kapak tasarımlarını dikkate almazsanız güzel bir deneyim yaşayacağınıza eminim.

YABANCI – ALBERT CAMUS

Saçma bir kitap. Zaten güzelliği saçmalığında. Meursault aslında hepimiz gibi, toplum tarafından kendisine dayatılan hayatı yaşayan birisi. Aykırı değil kesinlikle. Sadece hayatın anlamsızlığının bilincinde. Bizim gibi kandırmıyor kendini. Yaşam ve ölüm arasındaki bu kısa sürede herşeyi olduğu gibi kabul ediyor. Böylece her şeye kolaylıkla uyum sağlayabiliyor. Her şey çok basit hayat gibi; evlilik , öldürme, hapsolma, idam. Sadece bu şeyleri belli kalıplara sığdırmaya çalışanlara alışamıyor. Kitabın bir çok yerinde sanki kendimi seyrettim yukarıdan. Zaten Meursault da öyle yaşıyor sanki. Bir bilgisayar oyununda kendini oynar gibi. Eninde sonunda oyunun biteceğini biliyor. Sonuç olarak herkese hitap etmese de, kendimden bir şeyler bulduğum bir kitap diyebilirim.

monte crısto kontu – alexanDre dumas

Monte Cristo Kontu; her dönemde, her türlü okuyucunun ilgisini çekebilecek bir kitap. Zaten kıyısından köşesinden bu kitaba ya da kötü taklitlerine bulaşmayan yoktur diye tahmin ediyorum. Alexandre Dumas bana hep, dönemindeki halkın istediği türde, çok satan macera romanları yazan, belki günümüzün Dan Brown’ı gibi, birisi olarak gelmiştir. Ama; Da Vinci Şifresi’nin 200 yıl sonra hala aynı etkiyi yapmasının fazla olası olmadığı göz önüne alındığında, Alexandre Dumas’ın da hakkını vermek gerekir bence.

BİNDOKUZYÜZ – ALESSANDRO BARICCO

Masalsı bir anlatım,bitmesini istemediğiniz bir hikaye, Bindoküzyüzün öyküsünü dinlerken kimi zaman o imkansız müziği içinizde hissediyorsunuz, kimi zaman fırtınada piyanoyla birlikte siz de dans ediyorsunuz. Henüz seyretmediyseniz filmini de izlemek isteyeceksiniz.

ağaçkakan – tom robbıns

Tom Robbins biraz Murat Menteş gibi. Onu sevmeyen bunu da sevmez. Ama Murat Menteş’i seven herkesin seveceği birisi de değil. Kitap kırk yıl önce yazılmış olmasına rağmen o yılların popüler ögelerine yapılan göndermeler batmıyor size. Bana batmadı en azından. Bazen sıkılıyorsunuz kitabı olurken, ama o anda bir şey çıkıyor karşınıza, hayran kalıyorsunuz yazara. Mutlu oluyorsunuz bu kitabı okuduğunuz için. Yazar kelime oyununu çok kullandığı için çeviriden kaynaklanan bazı anlam kayıpları da var. Ama ne olursa olsun zeki bir yazardan keyif verici bir kitap okumak isteyen herkes Ağaçkakan’ı okumalı

BABA VE İÇ -ELİF ŞAFAK

Baba ve Piç’e iki açıdan bakabiliriz, ki çoğu kişi de öyle yapmış zaten. Yazım açısından baktığımızda, çeviri olmasına rağmen; kesinlikle insanı içine çeken bir anlatım, hatasız bir kurgu, yaratıcı karakterler, zeki betimlemeler, tarihi geçişlerle mükemmel bir İstanbul hikayesi. Haklı olarak bir romanda insan daha ne arayabilir diyebilirsiniz. Ama okurken tam olarak oturmayan bir şeyler fark ediyoruz. O zaman kitaba diğer yönden bakmaya başlıyoruz. Daha çok göz önüne çıkan ve kitabın da aslında çok satmasının da esas sebebi olan politik açıdan baktığımızda, Elif Şafak’ın popülerlik adına bir takım tavizler verdiğini görebiliyoruz. Eleştiriler de çoğunlukla bu sebeple zaten. Elif Şafak bu konuda her ne kadar tarafsız görüntüsü verse de; kitapta vurguladığı görüş, ” Evet, ortada bir Ermeni Soykırımı var, ama bu günümüzde iki tarafın birbirini kabul etmesiyle kolayla halledilecek bir sorun” tarzında. Hakkını vermek gerek, kitapta ermeni karakterleri genel olarak bağnaz ve uzlaşmaya karşı göstermiş. Ama Ermeni Soykırımını kabul etmeyen görüşü de fazla önemsediği söylenemez. Kitapta geçen diğer temalar da (aile içi şiddet, cinsellik, tecavüz, aydın kesimin durumu vb.) oldukça iyi yansıtılmış. Ben bu kitabı (Her ne kadar Elif Şafak’ın kitabı yazarken diğer yönünü esas aldığını düşünsem de) siyasi görüşten bağımsız olarak değerlendirmek istiyor, sürükleyici bir İstanbul Masalı okumak isteyen herkese tavsiye ediyorum.

DANTE DENKLEMİ -JANE JENSEN

Kitabı isminden bağımsız, sırf Jane Jensen yazdı diye almıştım. Gabriel Knight oyun serisini yaratan bu kadından kötü bir şey çıkmaz diye düşünüyordum. İlk bölümlerde bilim soslu klasik bir macera romanı (Olasılıksız/Dijital Kale gibi belki) okuyacağımı düşünüyordum. Daha sonra Kabala, Paralel Evrenler derken olay iyice bilim kurguya döndü. Güzel de oldu. Karşınıza kolay okunur bir şey çıkmıyor ve bundan zevk alıyorsunuz. Bazı yerler zorlama gibi gelse de, genel olarak hayal kırıklığına uğramadığımı söyleyebilirim. Sonuçta zekice kurgulanmış bir kitap ve ben böyle kitapları seviyorum.

Ve… Sonraki Hayattan Kırk Öykü – David Eagleman

Ve… Sonraki Hayattan Kırk Öykü. David Eagleman hayatın amacını arayan bizlere kırk alternatif son sunuyor bu kitabında. Hiçbiri imkansız değil ve hepsi olabildiği kadar saçma. Bu hikayelerin hiçbirinde, klasik dini ya da bilimsel açıklamalar yok ve hemen hiçbirinde tanrı (ya da adı hikayede her neyse) mükemmel değil. İster saçma deyin, ister kafirlikle suçlayın David Eagleman’ın uçsuz bucaksız hayal gücünü ve bunu bize aktarırken kullandığı o mükemmel dili (bilim insanı olmasına rağmen) görmezden gelemezsiniz. Benim gibi kitaplarda eğlenceyi esas alan birisi için tam kıvamında bir kitap.

tanrı olmak isteyen otobüs şöförü- etgar keret

Okuduğum hoş kitaplardan biri daha. Okuyanlar arasında elbette “sebebi neydi” diye soracaklar da çıkacaktır. Ama Edgar Keret’in hikayelerinin anlamsızlığı, saçmalığı, neden/sonuçsuzlukdaki o garip tad, birçok ünlü yazardan daha fazla etkiliyor insanı. Hepsi değil tabi,sırf eğlenmek için yazdığı hikayeler de var. Camus’dan sonra kendimden bir şeyler bulduğum başka bir yazar. Günlük hayattan uzaklaşıp, kafa dağıtmak için birebir.

PUSLU KITALAR ATLASI- İHSAN OKTAY ANAR/İLBAN ERTEM

İhsan Oktay Anar’ın yıllar önce okuduğum kitabı hakkında söyleyecek fazla bir sözüm yok. Zaten tarih, felsefe ve fantezinin binbir gece masalları tarzinda anlatıldığı, türk edebiyatının klasiklerinin arasına girmiş bir kitap. Ama her ne kadar onun başlığında okuyan herkesin okuyabileceği şekilde yazılmış diyenler olsa da, kitabı yazım dilinden dolayı bırakanlara da rastlamıştım. İlban Ertem bambaşka bir boyuta taşımış bu mükemmel kitabı. Bu biraz da fan-fiction aslında. Çünkü İlban Ertem para karşılığı bir eseri çizgi romana aktaran birisi değil. Hayran olduğu bir şeyi kendi tarzında tekrar yorumlayan birisi. Kitabı okurken hayal ettiğimiz ne varsa kitapta da var. Gırgırdan bildiğimiz İlban Ertem’e bir kez daha saygı duyuyor insan beş yıllık emek sonunda ortaya çıkan bu 320 sayfalık harika eseri okuyunca. Kısaca İhsan Oktay Anar’ın kitabını okuyan, okumayan herkese tavsiye ederim Osmanlı’da geçen bu masalı.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s