Adım adım uzaklaşıyorum yaşamdan
Dünden kalan bir beklenti gibi
İnandığım şeyler var elbet benim de
Ölüm mesela ya da gereksizliği şiirlerin
Ben on dokuz yaşındaken hatırlıyorum,
Saçma biriydim bayağı
Dağınık saçlara heveslenirdim mesela
Dağınık bir hayatım olmasına rağmen
Kimseyi kurban etmemiştim aşk için
Sevmek göreceliydi hep (hala öyle)
Günler hareketli
Rüzgar farklı esiyordu galiba o günlerde
Belki diyordum, belki de...
Yirmi dokuz yaşındayken ama
Mutluydum herhalde hafiften
Her mantıklı robot gibi
Yıldızlara yazılanlar ilgilendirmiyordu
Sürüklemiyordu artık esintiler beni
Şu anki kadar kahve de içmiyordum
Alnımda deniz tuzu, yoksa ter mi bu?
Suyun üstünde yazdığım öyküler
Ertesi gün erir gider
Musa nasıl erittiyse buzu
İsa nasıl unuttuysa kızı
Ben de bırakmıştım olan biteni
Otuz dokuz iki defa dokunuyordu insana
Yokuş aşağı bırakmış gibi taşı Sisifos
Yaşamaya çalışıyordum her şeyi
En hızlı, en akıcı haliyle
Kurnaz, hantal ve ahlaksızdım en başta
İki farklı şekilde dinliyordum hayatı
Aynı yetmişlerin stereo şarkıları
Gerçek olan ne bilmiyorum hala
Kaçımız yaşıyoruz ki bildiğimiz şeyin içinde
Kaçımız önemsiyoruz bunu hem
Gözlerimiz kapalı kabullenmekten olan...
Kırk dokuz ise çok-
Yok bıçaklamadı daha o sırtımdan
Yürüyorum hala aynı çıkmaz yolda
Koşmuyorum artık eskisi gibi
Arkamdan yuvarlanan şiirlere rağmen
Etrafımda ateşten kuleler
Sevgi dağların ardında bir zamanlar
En yalnız rakamla iniyorum derinlere
Ve en kötü şiirimi yazıyorum
Sular da yok, önemsemiyorum
Havaya yazıyorum zaten ömrümü
Hangisi gerçek
Neye inanacağım
Ders almak istemiyorum uzun zamandır
Hatalarım en güzel yanlarım
Yeldeğirmenlerim en güzel hatalarım
Ve evet, şeytanım bir şekilde
O yüzden işte düşünüyorum ben de
Belki, belki de...
Kan lekesi mi o karın üstündeki?
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili