Hayat – Başka Bir Bakış Açısı

Antik çağlardan beri – ilk orta yeni yakın şimdi kısaca her çağda – filozoflar hayat hakkında tartışıp durmuşlar. Nedir hayat, niye? Benim de zamanında bolca girmişliğim vardı galiba konuya. Peki şimdi ne oldu da bununla ilgili – yeniden- ahkâm kesmeye başladım (Ya da başlayacağım)? Bir şey mi değişti eski çağlardan, eski yazılarımdan beri? Bilmiyorum belki… Continue reading Hayat – Başka Bir Bakış Açısı

Gece

Gece sırdaşıdır yalnız insanın. Hayattan ne kadar çok nefret ettiğini ona haykırır bir tek. Kendine yakından bakma fırsatıdır gece. Kendine ve hayatına. Gündüzki sahte insanların, sahte ışıklara dönüştüğü bir festivaldir gece. O sahte gülücüklerin kırık geleceklere. Neyi bildiğinizin bir önemi olmadığı andır gece. Kimi nasıl sevdiğiniz ya da başlattığınız devrim bağlamaz onu. Gece belki de… Continue reading Gece

Kışı Yürümek

Yürüyorsunuz çimenlerin içinde. Ne zaman, nerede, önemli değil. Gözleriniz kapalı, benim gibi.Bİr iki damla sızıyor saçlarınızın arasından. Plansız gebeliğe benzer bir sıkıntı kaplıyor içinizi. Yalnız mıyım diye etrafınıza bakınmaya çalışıyorsunuz. Ama hala kapalı gözleriniz. Başlıyorsunuz şarkı söylemeye, bilmediğiniz bir şarkı aslında, hem de Fransızca, aradaki "Mais Je'taime"kelimelerinden anlıyorsunuz ya da anladığınızı sanıyorsuuz hepiniz ya da… Continue reading Kışı Yürümek

Trenle

Ben de biliyorum bazı şeyleri dedi önde tek başına oturan adam, Güneşin neden ısıttığını diye devam etti güneş yüzlü çocuk. Kesin olanın imkansızlığı beni bunları yaşamaya zorlayan dedi şoför. Bunlar sadece bir kaç kendini bilmez, saymasını bile bilmiyorlar diye itiraz etti hemen şoförün arkasındaki. Ya gerçekten yoksa, hızlı bir trendeki şoför kadar anlamsızsa, diye sayıklıyordu… Continue reading Trenle

Hak Etmedin Sevmeyi

https://www.youtube.com/watch?v=vZAajrxvDs4 Sen sevmeyi hak etmedin dedi televizyondaki kadın. Daha önce de duymuştum sanki aynısını. Gözlerindeki ölümü görebiliyordum. Çocuk var dedi benim gözlerimde. Hala televizyondaydı. St.Etienne’in hemen önünde. Sadece aşk, dedi arkasından gelen müziğin verdiği cesaretle, sadece aşk kıracak seni biliyorsun, ama hak etmedin sevmeyi.  Bana söylüyordu eminim, odada başka kimse yoktu, televizyonda da. Sesini kıstım… Continue reading Hak Etmedin Sevmeyi

Yazmam Lazım

Sait Faik gibi yazmasam delirecektim noktasındayım, ama şiir ya da hikaye değil. Sadece klavyedeki harflere basmak istiyorum boş bir şekilde, belki bir şeyler çıkar kendiliğinden, melodi olur yağmur gibi tesadüfi, yoksa bir şey yok kafamda. Çok şey var aslında ama yeri değil şu anda. Aslında artık hiç bir zaman yeri olmayacak kafamdakilerin. Yeni şeyler lazım… Continue reading Yazmam Lazım

Aptal bir Ağlama Hikayesi

Aptal bir ağlamanın hikayesi bu. Başaranlar ve başaramayanlar diye iki taraf var. Güneş çoktan batmış - kafan oldukça yoğun, yeldeğirmenleri gibi dönüp duruyor şarkılar etrafta. O kadar beklemene rağmen alışamamışsın hala. Çıldırmış içinde bir şeyler- dizginlemeye çalışmışsın şu saate kadar. Ne yapacağını bilmiyorsun. Duş alıp uyumakla, intihar arasında gidip geliyor sarkacın. Başaramayacağını biliyorsun ikisini de.… Continue reading Aptal bir Ağlama Hikayesi

Şansım ve Ben

Uzun zaman oldu, yapmadıklarımdan pişman olmak yerine yazmayı yeğleyişim. Çok hatalar yaptım bu andan sonra, ama hiç pişman olmadım. Şimdi de benzer bir şekilde yazıyorum, içimden geldiği gibi değil ama - sadece parmaklarımın istediği gibi. Utanmıyorum hiç bir şeyden artık, ben değilim bu çünkü. Başka bir Erhan buradaki, evde bu klavyenin başında oturandan apayrı birisi… Continue reading Şansım ve Ben

Mutsuz Olma Sanatı

Bir cinayet romanındaki tek masum insan olmak mı daha çekici yoksa buraya yazdığım onca aptalca şeye rağmen hala mutsuz olmam mı bilmiyorum açıkçası. Mutsuzluk göreceli mi diye sorabilirsiniz haliyle bana ve size verecek bir cevabım olmaz bu saatte muhtemelen. Ben bilmiyorum ki, neden mutsuz olduğumu. Muhtemelen mutlu olma sebebimi de bilmiyordum mutluyken. Ne yapmam lazım çok… Continue reading Mutsuz Olma Sanatı

Mutlu Aileler, Mutsuz Aileler

Anna Karenina'nın başında "Mutlu Aileler birbirine benzer, ama her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir" der Tolstoy. Ama mutlu bir ailenin içindeki mutsuz bir bireyi anlayamaz Tolstoy hiç. Gerçi kendisi ilerleyen yaşında mutsuz bir aile oluşumuna katkıda bulunmuşsa da kendi tarzında, o ölünce ailesindeki herkes mutlu olmuştur eminim. Sevmem fazla Tolstoy'u, çok okuduğumdan değil- gereksiz bir… Continue reading Mutlu Aileler, Mutsuz Aileler