Kuyruklu Yalan – Çilem Dilber

“İshak Edebiyat ailesinin  ikinci öykü kitabı Çilem Dilber’in kaleminden çıktı. Kapakta kitaba ismini veren öyküden masalsı bir kesit var. Zaten kitabı oluşturan öykülerin büyük bir kısmı için söyleyebileceğimiz kelime de masalsı. Daha ilk öykü olan Suzey’den itibaren başkalarına Marquez’in – aslında daha çok Onat Kutlar’ın – mirasını çok iyi bir şekilde kullanıyor yazar. Büyülü gerçeklik, … Continue reading Kuyruklu Yalan – Çilem Dilber

Cıs- Hakan Sarıpolat

Cıs Hakan Sarıpolat’ın lk kitabı.  Edebiyat dergilerini takip ediyorsanız Hakan’ın bir öyküsüne rast gelmiş, yaratıcılığına ve diline hayran kalmışsınızdır. Ben, ama, İshak  Edebiyat grubu/sitesi sayesinde öykülerini  yazım tarzına, çalışma şekline, yeteneğine, işte bir çok şeye  tanık oldum.  İşte yazımına tanıklık ettiğim bir kitapla ilgili bir inceleme yazmak da bayağı zor olacak. O yüzden – elimden… Continue reading Cıs- Hakan Sarıpolat

Roberto Boleno’dan Öykü Yazma Tavsiyeleri

(Electric Cereal'den çeviri) Kırk dört yaşına geldiğime göre, artık öykü yazma sanatıyla ilgili tavsiyeler verebilirim. 1. Öyküleri asla teker teker yazma. Kendini son nefesini vereceğin güne dek aynı öyküyle cebelleşirken bulabilirsin. 2. En iyisi aynı anda üç ya da beş öykü yazmaktır. Eğer yeterli enerjin varsa aynı anda dokuz veya onbeş tane deneyebilirsin. 3. Dikkatli… Continue reading Roberto Boleno’dan Öykü Yazma Tavsiyeleri

Kasap, Karısı, Karısının Aşığı, Kirvesi, Kulağı Kesik Komşusu, Köpek, Kelebek, bir de Azrail (ve Çelik)

Gözlerini açtı, havadaydı. Daha önce hissetmediği kadar özgür. Rüzgâr da var ama hafiften. Sürüklüyor biraz, içgüdüsel bir hareket yaptı. Sarı siyah bir şeyler gürültülü bir şekilde ileri geri hareket etti hızlıca, çırpındı. Çırptı, evet kanat çırptı, kanatları vardı – havadaydı bir şekilde, böyle bir şey olacağını düşünmeliydi. Büyüklerdi, hayatında gördüğü en büyük şeylerdi ama omzunu… Continue reading Kasap, Karısı, Karısının Aşığı, Kirvesi, Kulağı Kesik Komşusu, Köpek, Kelebek, bir de Azrail (ve Çelik)

Saçma Sapan Şeyler – Öykü Dünyamız

Bilen bilir Foucalt Sarkacı’nda Belbo’nun çalıştığı yayınevinin ana geçim kaynağı yazar söğüşlemektir. Özellikle belli bir yaşı geçmiş, yeni yetme yazarların hayallerini gerçekleştiren Manuzio Yayınevi ile  prestijli kitaplar basan ünlü Garamond yayınevinin sahibi aynı kişidir. Daha sonra  kendisinden milyonlarca şey öğreneceğim Eco’nun ilk katkılarından birisiydi bu bana.  Lise döneminde uzaktım tabii böyle şeylere. Sonra biz büyüdük… Continue reading Saçma Sapan Şeyler – Öykü Dünyamız

Parkta

Parktasın. Hani o, dışarı her çıktığında önünden geçerken kaçamak bir bakış attığın, ama bir türlü giremediğin park. Onunla karşılaşmaktan korktuğun yer. Gelincik yaprakları uçuşuyor gözünün önünde. Yaprak denir mi bunlara, parçalanmış çiçekler mi yoksa sadece? Titriyorsun, sıcak oysa hava, oldukça sıcak. İnce bir gömlek var üstünde karşı bankta oturan çiftin aksine. Kollarını sıyırmışsın ama hissediyorsun… Continue reading Parkta

Temanın Ayırdıkları

https://www.youtube.com/watch?v=3rOwQYTDZP0 “Hay aksi, sırası mı şimdi bunun. Tam da… Olacak iş mi. “ “Belki de sigortalar atmıştır sadece” “Olabilir, bakmak lazım aşağıya” “Evet, bakmak lazım” “Çok zamansız oldu ama” “Başka bir zaman olsa zamansız olmayacaktı sanki” “Hoşuna gitti beni böyle görmek sanki” “Nerden çıkarıyorsun, ben de karanlıktayım” “Sen seversin karanlığı” “Sen sevmez misin ki? Daha… Continue reading Temanın Ayırdıkları

Sonunda Ölüm Olan Öykü

Aniden açıyorsun gözlerini, herhangi bir Lost bölüm başlangıcı gibi. Eskide kaldı, evet. Ama sen gayet iyi hatırlıyorsun o uykusuz geceleri, sen de eskide kaldın çünkü. İyi uyuyabildin mi bari? O kapalı burunla nasıl yapıyorsun bilmiyorum geceleri? Kaç kere ameliyat ol dediler sana, korkulacak bir şey değil ki, yarım saatte halloluyormuş. Neyse umarım almışsındır uykunu. Hazır… Continue reading Sonunda Ölüm Olan Öykü

Uyanma

Başka bir günün kıyısında açıyorum gözlerimi. Bu kez bir erkek olarak. Her erkek biraz yalancıdır derdi annem. Her erkek biraz şairmiş. Daha kolay oluyormuş öyle yalan söylemek. Daha mı kolay olacak böyle yaşamak? Bilmiyorum. Keşke erkek doğsaymışım derdi annem. Babam da sırıtırdı pis pis. Oldu işte anne, erkek oldum senin yerine bu sabah. Solumda siyah… Continue reading Uyanma

Başka bir Gün Başka Bir Sonla

Hiç unutmuyorum, onu ilk kez Lozan’da gördüm, hani o Catherine’nin doğum yaptığı hastanede. Frederick’in arkasından beni izliyordu sanki.  Başta dikkat etmedim fazla. Olayın yoğunluğu içindeydim sahnedeki herkes gibi. Ama o çakır gözleri üzerinde hisseden her genç kız gibi ben de takıldım sonra.  Utanıyordum ama bakmadan da duramıyordum. Bir süre sonra sadece onunla ilgilenir olmuştum. Catherine’in… Continue reading Başka bir Gün Başka Bir Sonla